Bebek

Bebek

Bebek: Boğaz’ın güzel ama şımarık çocuğu

Bebek, adeta bir zaman kapsülü gibi; içinde geçmişin sırlarını, tarih kokan hikâyeleri barındırıyor. Bugün çok değişmiş olsa da gözlerinizi kapadığınızda hala Osmanlı'nın büyüsünü hissediyorsunuz.

Beşiktaş’ın yüzlerce yıldır modası geçmeyen bu semti, Arnavutköy ile Aşiyan-Rumelihisarı arasında Boğaz kıyısı üzerinde kalıyor. Kuzey tarafı yani Rumelihisarı’na yakın olan tarafı Büyük Bebek, Arnavutköy’e yakın olan tarafı ise Küçük Bebek olarak biliniyor. Sahilde geniş ve uzun yürüyüş yolunda sakin adımlarla yürüyüşe çıkmak, banklarda oturup Boğaz manzarasını ve sıra sıra dizilmiş birbirinden güzel kiralık yatları izlemek harika. Ama bu semtte, bu güzelim kıyı şeridinden göreceklerinizden çok daha fazlası saklı.

Keşfetmeye var mısınız?

Bebek tarihi

Arka sırtını yine Beşiktaş’ın lüks semtlerinden Etiler’e dayamış olan bu semtin tarihi Hristiyanlık öncesi çağlara kadar gidiyor. Daha yakın dönemlerde bölge Bizanslılara ait iken, Osmanlıların baskısı ile zayıflayan Bizans, zamanla bu bölgeden de elini ayağını çekmeye başlamış. Hatta İstanbul’un fethi öncesinde buradaki yerleşim yerleri Galatalılar tarafından kontrol edilirmiş.

Bebek adı nereden geliyor?

Bebek, karaya doğru bir girintiye sahip. Deniz kıyısında doğal bir koy olduğu için o dönemde burada genellikle balıkçılar yaşarmış. Hatta Bebek’in eski adı "Hallai". Bu ismin iskele anlamına gelen "Skallai" kelimesinden geldiği sanılıyor. O dönemde Bebek sırtlarında Roma mitolojisine göre ayın ve avcıların koruyucusu sayılan tanrıça Diana adına bir mabet ve sunak olduğu söyleniyor. Bizans döneminde de bazı kiliselerin olduğu biliniyor.

Bebek adının nereden geldiği konunda ise iki rivayet var. İlk rivayet, semtin bir bebek kadar güzel olması. Diğer rivayet ise daha olası: İstanbul’un fethinden önce Fatih Sultan Mehmed Rumelihisarı’nı inşa ettiriyor. O sırada Rum ve Ermenilerin ağırlıklı olduğu bu bölgeyi Mustafa Çelebi adında bir bölükbaşının kontrolüne veriliyor. Burada kendine bir ev ve büyük bir bahçe yapan Bölükbaşı Mustafa Çelebi aynı zamanda çok yakışıklı olduğu için Bebek Çelebi adıyla nam salıyor. Onun ölümünden sonra da bölgeye Bebek denilmeye başlıyor.

Bebek’in yükselişi ve Lale Devri

İstanbul’un fethinden sonra bebek, 200 yıl kadar sessizliğe gömülmüş. Hatta fazlasıyla ormanlık bir arazi olduğu için bölgenin kuytularında haramiler yol keser olmuş. 1600’lerin sonuna doğru Bebek’in bu kötü ünü silinmeye başlamış. Osmanlı padişahlarının sayfiye yeri olarak ünlenmiş. Özellikle III. Ahmed (1703 – 1730) ve Damat İbrahim Paşa zamanında Bebek’in yıldızı iyice parlamaya başlamış. III. Ahmed, bugün Bebek Parkı’nın olduğu sahile Hümayün-u Abad Kasrı adında bir sahil sarayı inşa ettirmiş. Lale devri olarak bilinen, zevk ve sefanın zirve yaptığı bu dönemde Bebek iskâna açılmış cami, çeşme, mektep, hamam, değirmen gibi yapılarla bölge resmi olarak şehirleşmeye başlamış. Sahil, devletin ileri gelenlerine ayrılırken yamaçlara uzanan arazi parsel parsel halka satılmış. Hümayün-u Abad Kasrı’nın sağı solu yalılarla donatılmış. Hümayün-u Abad Kasrı 1841’de Sultan Abdülmecit tarafından yıktırılmış ve daha sonra parka dönüştürülmüş. Türk eşrafın yanı sıra Ermeni, Yahudi ve Rumlar da köşkler, konaklar yaptırarak Bebek’te kozmopolit bir yaşam oluşturmuş. 19. yüzyılda tramvay ve vapur seferleri başlamış ve sayfiye yeri olarak kabul edilen Bebek artık yaz kış yaşanılan bir yere dönüşmüş. O zamanlar da bugün olduğu gibi, Bebek’te yaşamak bir seçkinlik alameti imiş.

Kalafatçılardan motoryatlara… Bebek Koyu

Bebek’e kuşbakışı bakarsanız, Boğaz üzerinde yer alan küçük bir girinti olduğunu görebilirisiniz. Doğal bir koy olan bu küçük girinti, akıntının çok yoğun olduğu Boğaz’da özellikle motor ya da buharlı gemi teknolojilerinin gelişmediği çağlarda adeta bir cankurtarandı. Büyük ya da küçük tekneler kötü havalarda bu koya sığınırdı. Tekneler için uğrak noktası olduğundan burada o dönemin ahşap teknelerine kalafat yapan ustalar bulunurdu. Kalafat ve kalafatçı nedir bilmeyenler olabilir. Kaybolmaya yüz tutmuş olan bu mesleğin zanaatkârları, teknenin ahşap kaplamaları ve döşeme tahtalarının aralarını üstüpü denilen kenevir lifleriyle ya da artık pamuk ipleriyle sıkı sıkıya doldurur, üstünü kaynamış katranla ziftleyerek tekneyi suya daha dayanıklı hale getirirdi. Buna kalafat, bu işlemi yapanlara da kalafatçı denirdi. Artık Bebek Koyu’nda kalafatçılardan ve ahşap teknelerden eser yok. Burası günümüzde lüks motor yatların demirlediği bir koya dönüştü. Hatta yat kiralama sektörünün İstanbul'daki merkezi Bebek oldu diyebiliriz. Kendinizi şımartmak istediğiniz bir gün buradan saatlik ya da günlük olarak yat kiralayıp boğaz turu yapabilir, deniz üstünde bir kahvaltı ya da akşam yemeği yiyebilir, hatta özel günlerinizi kutlayabilirsiniz.

Ünlü isimlerin tercihi

Bebek’in yaklaşık 5000 bin kişilik bir nüfusu var. Ancak semtteki kafeler, restoranlar, sahil ve park, akşamları ve hafta sonu öylesine dolu oluyor ki adeta iğne atsanız yere düşmüyor. Bebek’te bir yürüyüşe çıktığınızda, sosyete ve magazin sayfalarını süsleyen birçok kişiye kısa bir yürüyüş sırasında rastlayabiliyorsunuz.

Bebek’in dünyaca ünlü badem ezmesi

Birçok insanın aklına badem ezmesi denince Bebek, Bebek denince de badem ezmesi gelir. Bunun nedeni 120 yılı aşkın bir süredir, Türkiye’nin belki de en nefis badem ezmelerinin buradaki küçük bir dükkânda yapılmasıdır.

Mudanya'lı Mehmet Halil Bey ile Bayan Anastasia’nın aşkından doğan ve 1904’te faaliyete geçen dünyaca ünlü Bebek Badem Ezmecisi’nin lezzetleri tatlı ama hikayesi hüzünlü. İstanbul’a okumak için Mudanya’dan gelen Mehmet Halil Bey, Fener Rum Lisesi’nde okuyan Arnavutköy'lü Anastasia Hanım’a aşık olur. Anastasia’nın ailesi, çiftin İstanbul’da oturmaları ve Mehmet Halil Bey’in bir iş sahibi olması şartıyla evliliğe onay verir. Mehmet Halil Bey’in babası Mudanya’da tatlıcıdır ve Bebek’te bir dükkân kiralayan oğluna işin inceliklerini kısa sürede öğretir. Dükkânda badem ezmesi, akide şekeri acıbadem kurabiyesi ve pandispanya gibi lezzetler satılır. Ancak kızları Sevim doğduktan 1,5 yıl sonra Mehmet Halil Bey kalp krizinden hayata veda eder. Anastasia Hanım o sırada sadece 30 yaşındadır ve tek başına dükkânı çekip çevirir. 6-7 Eylül olaylarında dükkân saldırıya uğrar, antika kavanozlar ve eşyaların hepsi kırılır ancak pes etmezler. Anastasia Hanım’ın da vefatından sonra kızları Sevim ve Sema Hanım mağazayı işletir ve Bebek Badem Ezmesi’ni dünya çapında üne kavuştururlar. Sema Hanım 2003’te, Sevim Hanım 2019’da vefat eder. Dükkân günümüzde ailenin yeni kuşakları tarafından Cevdet Paşa Caddesi’ndeki adreslerinde işletilmeye devam ediyor.

İstanbul’da ilk haliyle ayakta kalan en eski ev Bebek’te


18. yüzyılda Sultan I. Mahmut (1730 – 1754) zamanında inşa edilen bu konağın net yapım tarihi bilinmiyor. Lale devrinin bitişinden yaklaşık 20 yıl sonra (tahminen 1751 yılında) yapılmış olmalı. İstanbul’da, inşa edildiği haliyle ayakta kalan en eski geleneksel ev olan bu bina, Boğaziçi mimari kültürünün öncülerinden sayılıyor. (Anadoluhisarı’nda 1699 tarihinde inşa edilen Amcazade Yalısı bütünlüğünü kaybettiği ve sadece divanhane bölümü ayakta kaldığı için inşa edildiği haliyle korunamamış sayılıyor) Bina içinde duvarlarda ve tavanlarda manzara resimleri ve bezemeler bulunuyor. Evin sahibi Kavafyan ailesinin son temsilcileri 1998 yılına kadar bu evde yaşamış. Binada halen restorasyon başlamadı ve yıkılmasından korkuluyor.

Bebek’de görmeniz gereken önemli binalar ve mimari eserler

Boğaz kıyısından Beşiktaş ve Sarıyer’e giden cadde üzerinde olduğu kadar, Bebek’in ara sokakları da sürprizlerle dolu. İstanbul’un en güzel semti diyebileceğimiz Bebek, sahildeki uzun geniş yürüyüş yolunun yanı sıra birbirinden güzel yokuşlu dar sokaklara, ahşap konaklara, pembe manolya ağaçlarıyla bezenmiş bahçelere, her köşede sanat, tarih ve kültürle harmanlamış dükkânlara sahip. Bebek’te görmeyi ihmal etmemeniz gereken belli başlı bina ve mekânlardan bazıları şöyle:

Kavafyan Konağı

Yoğurtçu Zülfü Sokağı’nda zamana meydan okumayı sürdüren konağın hikâyesini üstteki satırlarda bulabilirsiniz. Eski İstanbul’daki yaşama ışık tutan yaklaşık 300 yıllık bu konağın en kısa sürede restore edilip korunması en büyük dileğimiz.

Bebek (Hümayun-u Abad) Cami

Bebek’in tarihini anlatırken, bölgenin yıldızının parlamaya başladığı dönemin lale devri (1718-1730) olduğunu, dönemin padişahı III. Ahmet’in ise sahile büyük bir kasr yaptırdığını belirtmiştik. Hümayun-u Abad isimli o kasrın yanına 1726 yılında yine III. Ahmet adına bir cami inşa edilmişti. Kasr 1841’de yıktırıldı, arazisi Bugünkü Bebek parkı oldu, cami de yüzyıllar içinde bakımsızlıktan viraneye dönüştü. 1913’te dönemin usta mimarlarından Mimar Kemalettin tarafından yeniden inşa edildi. Kesmetaş ile inşa edilen yeni caminin doğal olarak, mimarisi de değişti. I. Ulusal Mimari akımının en önemli örneklerinden biri olan cami, kendisinden sonra inşa edilen birçok camiye örnek oldu.

Mısır Konsolosluğu (Emine Valide Paşa Yalısı)

Boğaz üzerindeki en güzel ve görkemli 3 yalından biri bugün Mısır Konsolosluğu olarak kullanılan Emine Valide Paşa Yalısı’dır. Cevdet Paşa Caddesi üzerindeki bina, Hıdiva Sarayı, Hıdiv İsmail Paşa Yalısı gibi isimlerle de tanınmaktadır.

1902’de Art Nouveau tarzında, ünlü mimar Raimondo D’Aronco tarafından inşa edilen yalı, 1858 doğumlu Emine Valide Paşa tarafından yaptırılmıştır. Emine Valide Paşa, Mısır Hıdivi I. Abbas Hilmi Paşa'nın oğlu Damat İbrahim İlhami Paşa ile Sultan Abdülmecid'in kızı Münire Sultan'ın kızıdır. Aynı zamanda Mısır'ın son hıdivi II. Abbas Hilmi Paşa'nın annesidir. Osmanlı tarihinde “paşa” unvanı almış tek kadındır.

Toplam 4000 m2 kullanım alanı olan yalıyı Emine Valide Paşa cumhuriyetin ilanından sonra Türk devletine hediye etmek istemiş, ancak resmi yazışmalarda Osmanlıdan kalma paşa unvanını Türk hükümeti kullanmadığı için kızarak binayı konsolosluk olarak kullanılma şartıyla Mısır devletine hibe etmiştir. Bina, 2011 yılında başarılı bir şekilde restore edilerek Mısır Konsolosluğu olarak açılmıştır.

Yılanlı Köşk

Sahil yolu üzerinde Bebek’ten Rumelihisarı’na doğru yürürken sol tarafta yüksek taş duvarların üstünde büyükçe ahşap bir köşk göreceksiniz. Aslında kayalıklar üzerinde yükselen bu köşk, Boğaz’ın ünlü Yılanlı Köşk’üdür. Köşkü III. Selim'in dışişleri bakanı olan Reisülküttab Mustafa Efendi 1700’lü yılların sonunda yaptırmıştır. Sonra köşk sık sık el değiştirmiştir. Ancak köşkü ünlü yapan, mimarisinin ve güzelliğinin yanı sıra isminin kaynağı olan ilginç hikâyesidir. Sultan II. Mahmut bir gün Boğaz’da gezintiye çıkmış, köşkü görmüş ve satın almak istemiştir. Ancak II. Mahmut’un musahibi yani danışmanı Sait Efendi’nin de bu köşkte gözü vardır ve sultanı kararından vazgeçirmek için köşkün çevresindeki kayalardan sık sık yılan çıktığı yalanını söyler. Sultan ikna olur ancak köşkün adı da Yılanlı Köşk olarak kalır. Kaderin cilvesine bakın ki, Sait Efendi de bu köşkü alamaz.

Aşiyan Müzesi

Bebek’ten yürürken Rumelihisarı’na gelmeden önce Aşiyan’a varırsınız. Aşiyan, Bebek’in en yeşil bölgesidir. Çünkü kuzey sırtı Aşiyan Mezarlığı ve Rumelihisarı, batı ve güney sırtı ise Boğaziçi Üniversitesi ile çevrilidir. Denize bakan doğu sırtı ise Aşiyan Parkıdır. Aşiyan Müzesi bu tarihi semtin üst taraflarında, Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’nün alt tarafında kalır. Eskiden Yılanlı Köşk’ün bahçesi olan bu arazide yer alan Aşiyan Müzesi, ünlü şair - yazar - öğretmen Tevfik Fikret’in 1906 -1915 yılları arasında yaşadığı evdir. Edebiyatı Cedide topluluğunun lideri olan Tevfik Fikret, fikirleri ile Türk düşün hayatının şekillenmesinde rol oynamıştır. Evin planlarını bizzat Tevfik Fikret çizmiş ve evine kuş yuvası anlamına gelen Aşiyan adını vermiştir. Semtin adı da buradan gelmektedir. Muhteşem bir manzarası olan ev, Tevfik Fikret’in hayata vedasından sonra İBB tarafından satın alınmış ve 1945’te Edebiyat-ı Cedide Müzesi olarak halka açılmıştır. Türkiye’nin ilk edebiyat müzesi olan bu ev, Tevfik Fikret’in Eyüp’teki kabrinin evin bahçesine taşınmasıyla birlikte Aşiyan Müzesi adını almıştır. 9 bölümden oluşan müzede Tevfik Fikret’in kişisel eşyalarının yanı sıra şairin yaptığı tabloları, Şehzade Abdülmecit Efendi’nin yaptığı resimleri, Makber şiiriyle tanınan bir diğer ünlü şairimiz Abdülhak Hamit Tarhan’ın eşyalarını ve çok sayıda sanat eserini görebilirsiniz. Pazartesi hariç her gün 09.00-16.00 saatleri arasında açık olan müzeye girişler ücretsiz.

Aşiyan Mezarlığı

İstanbul Boğazı’na bakan bu tarihi mezarlık, değerli birçok ismin son yolculuğuna çıktığı limandır. Orhan Veli Kanık’tan Atilla İlhan’a, Doğan Cüceloğlu’ndan Turgut Uyar’a kadar nice değerli insan bu mezarlıkta yatmaktadır.

Bebek Sarnıcı

Bebek’in tam merkezinde, Küçük Bebek Caddesi’nin girişinde kare formunda eski bir taş yapı vardır. Eskiden sarnıç olan ve İBB tarafından 2021 tarihinde restore edilen bu bina, bugün sanat galerisi olarak hizmet veriyor. Giriş ücretsiz, Pazartesi hariç her gün 12.00-20.00 saatlerinde ziyaret edebilirsiniz.

Beyhan Sultan Çeşmesi

Tamamen mermer kaplı barok üsluba sahip bu çeşme, Sultan III. Mehmed’in kızı ve III. Selim’in kardeşi olan Beyhan Sultan tarafından yaptırılmıştır. Cadde genişletme çalışmalarında çeşme tamamen sökülmüş, 2022 yılında yeniden monte edilerek Arnavutköy ile Bebek arasında sahil yoluna yerleştirilmiştir.

Türkan Sabancı Bebek Parkı

Bebek Parkı, Cevdet Paşa Caddesi ile deniz arasında, Bebek Koyu’nun tam ortasında 38.000 m2’lik bir vaha. Yüzyıllık büyük ağaçları, harika boğaz manzarası ile Bebek’i eski zamanlardaki gibi yeşil gösteren bir nefes alma alanı. Hümayun-u Abad Kasrı’nın bahçesi olan bu alan, kasrın 1841’de yıkılmasından sonra, 1908 yılında parka dönüştürüldü. Parkın yanı başında Bebek Hümayun-u Abad Camii ve meşhur Bebek Kahvesi bulunuyor. Park, 2008’de Sabancı Vakfı tarafından yenilendi ve Türkan Sabancı Bebek Parkı oldu.

Lazarist Sacre Coeur (Kutsal Yürek) Kilisesi

Cevdet Paşa Caddesi’nden Bebek Yokuşu’na çıkan İnşirah Sokak’a girdiğinizde, sola dönen ikinci sokak Mektep Sokak’tır. Bu sokakta 1910 yılında inşa edilmiş bir kilise göreceksiniz. Yanındaki Lazarist Okulu ve Fransız yetimhanesiyle bir kompleksin önemli parçası olan kilisenin çan kulesi yıkılmıştır. Kilise, İstanbul Süryani Katolik Kilisesi Vakfı’nın yönetimindedir. Okul ise özel bir okula kiralanmıştır.

Lazarist Apartmanı

Lazarist Sacre Coeur (Kutsal Yürek) Kilisesi’nin karşısında inşa edilmiş olan bu apartman kilise, okul ve yetimhane kompleksinin dördüncü parçası sayılıyor. Adını kilisenin rahiplerinden alan apartmanda yaşayan son Rum ailenin Atina’ya göçtüğü söyleniyor.

Aya Haralambos Rum Ortodoks Kilisesi

İnşirah Sokak üzerinde Tevfik Fikret Lisesi bulunuyor. Okulun adından başka bir tarihi özelliği yok ancak tam karşı köşesinde Aya Haralambos Rum Ortodoks Kilisesi yer alıyor. 1830 yılında inşa edilmiş olan bu taş kiliseye 1962 yılında çan kulesi de eklenmiş. Kilise hala aktif ancak pek fazla cemaati kalmamış.

Kayalar Mescidi

Cevdet Paşa Caddesi üzerinde deniz manzaralı bu küçük mescit 17. yüzyıldan kalma zarif bir mimariye sahiptir. Sultan IV. Mehmed dönemi (1648–1687) devlet adamlarından Reis’ül Küttâblık da (dış işleri bakanlığı) yapmış Nişancıbaşı Sıdkı Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Boğaziçi Üniversitesi ve Robert Koleji

Türkiye’nin en iyi üniversiteleri arasında yer alan Boğaziçi Üniversitesi’nin kampüsünü -eğer izin alabiliyorsanız- mutlaka gezmelisiniz. 1863’te Robert Kolej olarak kurulan okul, 1971 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na geçmiş ve Boğaziçi Üniversitesi adını almış. Aşiyan’daki kapısından girip, nefis bir koru içinden yukarıya çıkarak kampüs merkezini görebilirsiniz.

Bunlar dışında Bebek sokaklarında dolaşırken, hayranlıkla izleyeceğiniz çok sayıda konak ya da köşk göreceksiniz. Ara sokaklarda bir-iki katlı, ahşap ile kaplanmış şık ve sevimli binalarla da karşılaşacaksınız. Bu binaların bir kısmı aslına benzer şekilde yeniden inşa edilmiş. Genel olarak şehirlerimizdeki binalar, öyle estetik yoksulu mimariye sahip ki, eski olmasa da aslına uygun yeniden yapılan köşklerin bile gözünüze çok hoş geleceğine eminiz.

Bebek ve gastronomi

Bebek, yeme - ve eğlence kültürü açısından da hiç mütevazi değil, aksine çok zengin. Dile kolay, son üç yüz yıldır İstanbul’un en prestijli yaşam alanlarından biri olmuş. Adeta lale devrinden kalma bir lüks ve zenginlik geleneğine sahip. Bu nedenle günümüzde Bebek’te kaliteli ürünler sunan şık mağazalar, sanat galerileri ve doğal olarak çok sayıda gastronomi mekânı bulunuyor. Bunlardan bazıları şöyle:

Bebek’teki publar, barlar, kafe ve restoranlar

Dünyaca tanınan Bebek Badem Ezmecisi’ne uğramalısınız. Yukarıdaki satırlarda da hikayesini anlattığımız bu mekanda fiyatlar biraz pahalı ama lezzetler damak çatlatıcı.

Bebek Kahve, semtle özdeşlemiş bir mekân. Bebek Camii’nin yanında deniz kenarında, salaş havasıyla rahat rahat takılabileceğiniz, kahvaltı dâhil atıştırmalıklar bulabileceğiniz bir yer. Kahvenin müdavimi ünlü isimler arasında gün boyu oturup çay ya da kahvenizi içebilir, dilerseniz tavla gibi oyunlar da oynayabilirsiniz.

Bebek Koru Kahvesi de deniz manzaralı. Ancak salaş değil çok daha frapan. Uzun keyifli sohbetler için ideal.

Mini Dondurma, 1968’den beri Bebek’in değişmeyen dondurmacısı. Cevdet Paşa Caddesi üzerinde Bebek Oteli ile aynı sırada. Güllü dondurması meşhur.

Waffle yemek de yıllar içinde bir Bebek geleneğine dönüşmüş durumda. Ab’bas Waffle ve Bebek Waffle bu konuda çok başarılı. Özellikle Ab’bas Waffle 1983’ten bugüne Bebek’te aynı adreste.

Lucca Bistro Bar, Bebek’teki amiral mekanlardan. Menüsü zengin, kokteylleri leziz, müdavimleri seçkin. Her zaman kalabalık ve kıpır kıpır.

Divan Brasserie Bebek, Divan kalitesini Bebek’te yıllardır yaşatıyor. Zengin şarap kavı ve müthiş lezzetleri var: Üstelik kendine ait bir iskelesi var ve bu iskeleye denizden yanaşmak mümkün.

Hidden House, Bebek müdavimlerinin gizli bahçesi. 2017’den beri hizmet veren mekanın kahveleri güzel, menüsü de doğal ve lezzetli. Tek katlı eski bir evden restorana dönüştürülmüş olan Hidden House adeta insanın ruhunu dinlendiriyor.

Taps Bebek, Nişantaşı’ndan da bildiğiniz Taps’in Bebek’teki devamı. Özel biraları, kokteylleri ve burgerlerden pizzalara leziz menüsüyle Bebek’in en keyifli buluşma yerlerinden biri.

Mangerie Bebek, saat 15.00’e kadar kahvaltı bulabileceğiniz, bununla birlikte akşam yemeği dahil zengin bir menü sunan, kokteyl ve şarap seçeneği geniş bir mekan. Özellikle teras manzarası keyifli.

Bebek’in merkezinde yer alan Bebek Otel aynı zamanda bölgenin en önemli gastronomi noktalarından biri. Otelin en üst katındaki Bebek Roof Bar, Boğaz’ı ayaklarınızın altına seren nefes kesici bir manzaraya sahip. Giriş katında ise Teras Restoran ve Dragon Restoran bulunuyor. Her iki mekan da manzara ve denizle iç içe. Üçüncü katta ise 3 Michelin yıldızlı restorana sahip Şef Yoshizumi Nagaya ortaklığıyla açılmış Sankai by Nagaya bulunuyor.

Tarihi Kuzguncuk Fırını ve Baylan’ın lezzet maceraları Bebek’te başlamamış. Ama her iki mekan da nefis lezzetlere sahip. Baylan’ın kup griyesi mutlaka tadılmalı.

Kahve Dünyası, Starbucks, Caffè Nero, Espresso Lab gibi kahve markaları,Mc Donalds gibi fast food restoranlar ve adını sayamadığımız daha çok sayıda mekân Bebek’te mevcut. Geldiğinizde mideniz asla boş dönmeyeceğinize garanti verebiliriz.

Bebek’deki balıkçılar ve meyhaneler

Bebek Balıkçısı 1974’ten beri bir İstanbul klasiği. Manzarası müthiş.

Arada Meyhane & Bebek Kasap, hem meze hem de et yemekleri açısından zengin. Yeni nesil meyhanelerden. Deneyebilirsiniz. Ancak genel olarak meyhaneler söz konusu olduğunda Bebek’in çok fazla alternatif sunmadığını söyleyebiliriz.

Bebek’e Ulaşım

Bebek’te iki adet iskele bulunuyor: Bebek İskelesi ve Aşiyan İskelesi. Aşiyan İskelesi’nden Üsküdar’a düzenli olarak seferler mevcut. Boğaz Hattında ise Eminönü’nden Anadolu Kavağı’na giden vapurlar Bebek İskelesi’ne de uğruyor. Çengelköy-İstinye hattı, Rumelikavağı -Eminönü, Bebek - Emirgan gibi çok sayıda hat da Bebek İskelesi’ne yanaşıyor. www.sehirhatlari.istanbul adresinden güncel tarifeye bakabilirsiniz.

Belediye otobüsü yani İETT ile gelmek içinse Boğaz hattını kullanan 22, 22B, 22 RE, 25 E, 40, 40 T, 42 T no’lu otobüslerinden birine binebilirsiniz. Ayrıca Beşiktaş iskelesinden hareket eden Beşiktaş-Etiler dolmuşlarını da kullanabilirsiniz. Sarı renkli bu dolmuşlar Beşiktaş Ortaköy Kuruçeşme Arnavutköy ve Bebek duraklarına uğrayıp Bebek Yokuşu’ndan Etiler’e ulaşıyor.

Özel aracınızla gelmek isterseniz, Beşiktaş üzerinden sahil yolu ile gelebileceğiniz gibi, Yıldız veya Etiler üzerinden de sahile inerek ulaşabilirsiniz. Bebek’e bir yeni ulaşım seçeneği de F4 Boğaziçi Üniversitesi/Hisarüstü-Aşiyan Füniküler Hattı. Levent’ten gelen M6 metrosu ile bu füniküler hattına ulaşabilir ve kendinizi kolayca Aşiyan - Bebek sahilinde bulabilirsiniz.