Kuruçeşme

Kuruçeşme

Kuruçeşme: Boğaziçi’nin göz bebeği

Kuruçeşme, İstanbul’un Avrupa yakasında Beşiktaş’a bağlı, kıyı şeridi uzun ama nüfus açısından az haneye sahip bir Boğaz mahallesidir. Ortaköy ile Arnavutköy arasında kalan, yaklaşık 2800 kişinin yaşadığı bu seçkin semtte hane sayısının az olmasının sebebi, mahalle sınırları içinde çok sayıda alanın yeşil korular tarafından kaplanması ve müstakil lüks evlerin sayısının çokluğudur.

Koru demişken semt, aslında ismini de bu korulardan almıştır.

Koruçeşme’den Kuruçeşme’ye... Semtin tarihi

Boğaz’daki birçok semt gibi Kuruçeşme’nin de tarihi Bizans İmparatorluğuna kadar uzanır. Bithias, Kalamos ve Amopolos gibi isimlerle anılan semt o dönemlerde, doğal olarak bugünkünden daha yoğun ormanlarla ve Ulus’a doğru yükselen dik yamaçlarla kaplı imiş. Bizans döneminde semtin tepelerinde tapınaklar ve sunaklar bulunduğu ve bu tapınaklarda rahiplerin yaşadığı söylenir. Bugün izi kalmamış olsa da sinagog ve Musevi mezarlıklarının da bu bölgede zamanında bulunduğu bilinmektedir.

Gelelim çeşme konusuna… O devirlerde bu yamaçlardan doğan çok sayıda su kaynağı varmış. Zaten semt ayazmalarıyla ünlüymüş. Ayazma nedir derseniz, daha çok Rum inancında olan, kutsal ve şifalı olduğu düşünülen, su kaynağı, pınar ya da kuyulara verilen isimdir. Osmanlının son dönemlerine kadar bölge doğal yapısını korumuş. Rumların ayazmalarına karşılık Osmanlılar da semte çok sayıda çeşme kazandırmış. 17. yüzyılda inşa edilen Köprülü Hemşire Çeşmesi de o çeşmelerden biridir. Korular ve çeşmeler bol olduğu için bölge Koruçeşme adıyla anılmaya başlamış ancak zamanla su kaynakları azalmış, korular yerini evlere bırakmış, çeşmeler bir bir kurumuş. Semtin en göz önünde olan çeşmesi Köprülü Hemşire Çeşmesi de kuruyunca, semt Kuruçeşme olarak anılmaya başlamış. Çeşmeler hakkında daha detaylı bilgilere aşağıdaki satırlarda bulabilirsiniz.

Endamlı, şık ve zengin

Kuruçeşme, Osmanlı zamanından bu yana seçkin ve özel bir yerleşim yeri oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nda görev yapan yabancı diplomatlar, devlet adamları, Musevi ve Rum gayrimüslimler yaşamak için Arnavutköy’ü tercih ederken, Kuruçeşme bizzat zat-ı şahanenin yani padişahın izniyle oturabileceğiniz bir yerdi. Bugün de semtin içinde köşkler, özel lüks siteler ve müstakil evler çoğunluktadır. Apartman tipi yerleşime pek rastlayamazsınız.

Semtin ana caddesi Muallim Naci Caddesi ve Kuruçeşme Caddesi’dir. Aslında ikisi de aynı caddedir, Cadde, Ortaköy’den Tezkereci Osman Efendi Camii’ne Kadar Muallim Naci, camiden sonra ise Kuruçeşme Caddesi olarak anılır. Bu cadde aynı zamanda Karaköy’den Boğaz’ın kuzeydeki son yerleşim merkezi olan Sarıyer’e kadar uzanan anayolun da küçük bir bölümüdür.

Muallim Naci ve Kuruçeşme Caddesi üzerinde yol aldığınızda aslında semt hakkında hızlıca bir fikre varabilirsiniz. Cadde üzerinde lüks restoranlar, kulüpler ve kafeler, ultra pahalı otomobiller satan oto galeriler, deniz kenarında yer alan yatlar, sağlı sollu yolu çevreleyen bol miktarda yeşil alanlar Kuruçeşme’nin özetini size verir. Evet, burası tarihi bir semttir ama aynı zamanda hala endamlı, şık ve zengin bir kız gibidir.

Özellikle cuma ve cumartesi akşamları bu yol üzerinde ünlü gece kulüpleri ve restoranlar yüzünden trafik uzun uzadıya sıkışır. Dikkat, bu gecelerde park yeri bulmak da bir işkenceye dönüşür, otopark valeleri ellerini ovuşturarak müşterilerini bekler. O nedenle hafta sonu Kuruçeşme’ye özel aracımla geleyim diyorsanız otopark yokluğuna ve sıkışık trafiğe hazırlıklı olmalısınız.

İstanbul’un en dar sokağı: Alaylı Sokak

Sadece 89 santimetre genişliğindeki Alaylı Sokak, Kuruçeşme’dedir. Bir cephesini Tezkereci Mehmet Efendi Camii’nin oluşturduğu bu sokağa, Köprülü Hemşire Çeşmesi’nin yanından girebilirsiniz. İki kişinin yan yana bile yürüyemeyeceği kadar olan bu dar sokak, caminin diğer tarafından girilen Alay Emini sokağa bağlanır. Semtin iç taraflarından yaşayanlar için kestirme bir yoldur ve sık kullanılır.

Kuruyan çeşmeler

Semte Kuruçeşme adını kazandıran çeşmenin Köprülü Hemşire Çeşmesi olduğu düşünülmektedir. Kuruçeşme Caddesi’nin başındaki Tezkereci Osman Efendi Camii’nin duvarına yaslanmış olan bu çeşmeyi, Osmanlı’nın önemli devlet adamlarından Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın kız kardeşi yaptırmıştır. Kitabesinde Hicri 1093 tarihi yazılıdır ki bu da miladi olarak 1682-83 yıllarına denk düşmektedir. Kitabede birkaç satırlık bir yazı vardır ancak içinde Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın kız kardeşinin adı geçmemektedir. Çeşme 1983 yılında restore edilip şehir şebekesine bağlanmıştır.

Tezkereci Osman Efendi Camii Çeşmesi ise caminin diğer tarafında Alay Emini Sokağı’nın başında yer alır. Çeşmenin 1740’lı yıllarda cami ile beraber yapıldığı tahmin edilmektedir. Dikdörtgen mermer yapının süslemeleri zarif ve kıvrımlıdır. Musluğu üzerinde olan çeşmenin alt tarafı ise mermer bir kurnadan oluşmaktadır.

Kadın Efendi Çeşmesi, yine Muallim Naci Caddesine cepheli bir çeşmedir. Ortaköy ile Kuruçeşme arasında, bugünkü Macrocenter’ın karşısındaki bu zarif çeşme 1909 yılında yapılmıştır. Çeşmedeki kitabede Sultan V. Mehmed’in tuğrası bulunmaktadır. Kitabede, çeşmenin padişahın üçüncü eşi ve şehzade Necmeddin’in muhterem annesi Dürrüaden Kadın Efendi’nin hayratı olduğu yazmaktadır.

Beyhan Sultan Çeşmesi ise Tezkereci Osman Efendi Camii’nin arka tarafında Alay Emini sokaktadır. Ancak çeşme, yapılan tamiratlarla orijinal halini oldukça kaybetmiştir. Çeşme, Sultan III. Mehmed’in kızı ve III. Selim’in kardeşi olan Beyhan Sultan tarafından 1801-1802 yıllarında yaptırmıştır.

Kuruçeşme tarihinin kara lekesi

Boğaz’ın en güzel noktalarından olan Kuruçeşme çok sayıda yalıya ev sahipliği yapıyordu. Bu yalıların arasında çok özel ve zarif iki yalı vardı ki bunlar Naciye Sultan Yalısı ile ünlü mimar Raimondo d’Aranco eseri olan Nazime Sultan Yalısı idi. Padişah Abdülaziz’in kızı olan Nazime Sultan’a ait yalı Boğaz’da hiç örneği olmayan avant-garde çizgide inşa edilmişti. Hatta bu yalı Çırağan Sarayı yanınca Meclis-i Mebusan olarak kullanılmıştı. İşte bu yalı ve yanındaki onlarca yalı, bakımsızlık, yanlış planlama, yol yapımı ve İstanbul’un o günkü ihtiyaçları doğrultusunda ya yandı ya yıkıldı ya da yıktırıldı. Bu yalıların bulunduğu büyük kıyı şeridi, İstanbul’un kömür tevzi deposu haline dönüştürüldü. 1980’li yıllara kadar Kuruçeşme, İstanbul’un kömür deposu olarak kara bir toz içinde kaderini bekledi.

Eskiden eşsiz yalıların, sonrasında kömür depolarının olduğu bu alan günümüzde lüks restoranlar, oteller, kulüpler ve Kuruçeşme Parkı’na ev sahipliği yapıyor.

Atatürk’ün yatının demirlendiği yer

1938'de modern Türkiye’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlık durumu kötüleşmeye başlamıştı. Onun istirahat edebilmesi amacıyla 23 Şubat 1938’de dönemin hükümeti tarafından Savarona isimli dünyanın en güzel yatlarından biri satın alınmıştı. Ancak ne yazık ki Atatürk bundan 8 ay sonra hayata gözlerini yumdu. Savarona yatı da birkaç yıl öncesine kadar yıllarca belki de Boğaz’ın en güzel noktası olan Kuruçeşme’de demirli kaldı. Bugün Savarona, Pendik’te İstanbul Tersane Komutanlığı’nda demirli ancak bıraktığı yer bugün yat kiralama turizminin en gözde konumlardan biri. Boğaz’ın incisi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün tüm heybetiyle göğe yükseldiği bu konumda, Kuruçeşme parkı ve ışıl ışıl gece kulüplerine karşı demir atan kiralık yatlar Boğaz’ın güzelliğine ayrı bir güzellik katıyor. Saatlik veya günlük olarak kiralama yapan İstanbul sevdalıları bu yatlarda özel gün kutlamaları bile yapabiliyor hatta lazerle mesajlarını köprünün zeminine yansıtabiliyor. Kuruçeşme sahilindeyken bu yatları izlemek bile başlı başına bir keyif, siz bir de o yatlardan birinde olsaydınız ne kadar keyif alacağınızı hayal edin.

Kuruçeşme’de görmeniz gereken önemli binalar ve mimari eserler

Kuruçeşme, tıpkı Arnavutköy gibi betonlaşmaya ve çok katlı yapılaşmaya direnmiş bir semt. Yeşillikler içindeki 2-3 katlı binaların arasında keşfe çıkmak çok keyifli. Bu keşif sırasında göz zevkinizi okşayacak çok sayıda mimari eser göreceğinizden eminiz. Ancak görmeniz gereken önemli mekânları şu şekilde özetledik:

Tezkereci Osman Efendi Camii

Osmanlı zamanında Kuruçeşme sahiline inşa edilen Tezkereci Osman Efendi Camii bugün Kuruçeşme Camii olarak da bilinmektedir. Kuruçeşme-Arnavutköy Sahil Yolu üzerindeki caminin yapım tarihi 1740’tır. Cami; Sultan I. Mahmud’un Tezkerecisi Osman Efendi tarafından yaptırılmıştır. Tezkereci kelimesini Türkçemize resmi yazışmaları kâğıda döken kişi yani özel kalem müdürü ya da katip olarak çevirebiliriz. Caminin mimarının kim olduğu bilgisi kayıtlarda bulunmuyor ancak daha önceleri burada bir mescit olduğu, bu mescidin yeniden yapılarak camiye dönüştürüldüğü sanılmaktadır. Köprülü Hemşire Çeşmesi de bu caminin duvarının bir bölümünü oluşturmaktadır.

Defterdar İbrahim Paşa Camii

1661 yılında, Ortaköy - Kuruçeşme arasına inşa edilen cami 17. yy. defterdarlarından İbrahim Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Camiye Defterdarburnu Camii ve İhmal Paşa Camii de denilmektedir. Muallim Naci Caddesi üzerindeki cami denize sıfırdır. Yolun alt seviyesinde kaldığı için camiye merdivenle inilmektedir

Surp Haç Kilisesi

Deniz kıyısından ayrılıp iç sokakları gezmeye başladığınızda kiliselerle karşılaşacaksınız. Kırbaç Sokak’ta yer alan Ermeni Surp Haç Kilisesi de bunlardan biri. 1700’lerin sonlarına doğru Patrik Kağızmanlı Zakarya II döneminde inşa edilen kilise 1798’de kutsanarak ibadete açılmış. 1834’de mimar Garabet Balyan tarafından restore edilmiş ya da yeniden yapılmış. Çan kulesi ise 1858’de eklenmiş.

Ayios Dimitrios Rum Ortodoks Kilisesi

Adından anlaşılacağı üzere Rum cemaatine ait olan bu kilise 1798 yılında inşa edilmiş, 1832 yılında restore edilmiş. Kilisenin olduğu yerde daha önce bugün Heybeliada’da bulunan ruhban okulu varmış. Kiliseyi ilginç kılan bir özelliği daha var. O da içinden bir tünel ile Aya Sotiros Ayazması’na ulaşılabilmesi. Suyun kaynağı ise ayazmanın bulunduğu noktadan sadece 40 metre ileride. Ayazmanın duvarlarından sürekli sular damlıyor, bu da bu kutsal mekânı daha da ilginç kılıyor.

Ayios Yani Rum Ortodoks Kilisesi

Kilise Kuruçeşme Caddesi üzerinde, Kuruçeşme ve Arnavutköy’ün sınırlarının kesiştiği noktada bulunmaktadır. Yüksek taş duvarların arkasından kalan kilisenin kısa bir ahşap kulesi vardır ve cadde üzerinden görülebilmektedir.

Muhsinzade Mehmed Paşa Yalısı

Bugünkü Les Ottomans adıyla bildiğimizi hotel aslında Muhsinzade Mehmed Paşa Yalısı’dır. Sultan III. Mustafa ve I. Abdülhamit dönemlerinde sadrazamlık yapmış ve III. Ahmet’in kızıyla evlenmiş olan Muhsinzade Mehmed Paşa’ya ait yalı 18. yüzyılın ortalarında inşa edilmiştir. Beşiktaş sahilindeki 9 yalıdan biri olan bu yalıda, 1920’li yıllara kadar Paşa’nın torunları yaşamıştır. Sonra kömür ve kum deposuna dönüştürülmüş olan yalı, 22 varisinin bir araya gelmesiyle satılmış, 2002’de restore edilmiş ve otel olarak Türk turizmine kazandırılmıştır.

Galatasaray Adası

Kuruçeşme kıyılarına sadece 165 metre uzaklıkta olan Galatasaray Adası, 6000 m2’lik küçük bir adadır. Kız Kulesi ile birlikte Boğaziçi’ndeki iki adadan biridir. 1872’de Sultan Abdülaziz tarafından sarayın borçlarına karşılık ünlü mimar Sarkis Balyan’a tapusuyla birlikte verilmiştir. Sarkis Balyan adayı duvarla çevirmiş içine de bir ev yapmıştır. Daha sonra bir dönem şehir hatları vapurlarına kömür bu adadan yüklenmiş, bu nedenle “Kömür Adası” diye de anılmıştır. Ada, 1957’de Galatasaray tarafından Balyanların varislerinden satın alınmış, yüzme, sutopu ve kürek sporlarının yanı sıra sosyal tesis olarak hizmet vermiştir. Zamanla spor tesisi olmaktan çıkmış, hatta Buzada, Suada adıyla özel turistik işletmelere kiralanmıştır. Günümüzde ada Galatasaray Kulübü’nün toplantı ve etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. Üstünde ayrıca kafe, restoran, bar ve yüzme havuzu yer alıyor.

Korular

Kuruçeşme’nin güzelliklerinden biri de yamaçlarında yer alan koruları. Ne yazık ki zamanında bölgenin tamamını kaplayan bu korular gitgide küçülmüş. Kalan son dört koru özel mülk statüsünde ve gezmek pek mümkün değil. Belki özel izinle görebilirsiniz çünkü bazılarının içinde tarihi konaklar da bulunuyor. Bunlardan 49 bin metrekare büyüklüğe sahip Naile Sultan Korusu Sultan II. Abdülhamit'in kızı Naile Sultan'a aitti. İçinde de Naile Sultan Konağı yer almaktaydı. 1952 yılında sürgün dönüşü Naile Sultan koruyu satmıştır. Konak halen ayaktadır ancak koru içine 80’li yıllarda lüks villalar yapılmıştır. Koru içinde kızılçam, cehri, manolya, fıstık çamı, mahlep, atlas sediri, selvi, çiçekli dişbudak ve ıhlamur gibi ağaçlar yer alır. Naile Sultan Korusunun yanında da Naciye Sultan Korusu bulunur. 33 bin metrekare büyüklükteki bu koru Sultan Abdülmecid'in oğlu Şehzade Süleyman Selim'in kızı Emine Naciye Sultan'a aitti. Koru içinde tarihi Enver Paşa Konağı yer almaktadır. Konak halen ayaktadır. Ancak bu koruya da Naile Sultan Korusu’nda olduğu gibi lüks villalar inşa edilmiştir. Emin Vafi Korusu ise daha küçüktür. Korunun ilk sahibi olan Naime Sultan sürgüne giderken bu araziyi Emin Vafi adındaki Giritli bir işadamına satılmıştır. Emin Vafi bu koru üzerine zarif villalar yaptırmıştır. Bu villaların en önemlisi de ünlü mimar Bruno Taut’un tasarladığı Çin Evi’dir. Bruno Taut, Atatürk’ün katafalkını da tasarlamış olan mimardır. Halide Hanım Korusu ise Kuruçeşme’ye yeşil rengini veren en büyük korudur. Korunun tepe kısmında TRT stüdyoları bulunmaktadır.

Kuruçeşme Parkı

Sahildeki park, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aittir. Bu parkta yeşillikler arasında karşı kıyıdaki Kuleli Asker Lisesi’ne karşı soluklanabilir, Çengelköy’ün manzarasını, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün heybetini seyre dalabilirsiniz.

Kuruçeşme Açık Hava Konser Alanı

Kış ayları hariç İstanbul’un en güzel konserlerinin gerçekleştirildiği bu konser alanı Muallim Naci Caddesi ile deniz arasında kalmaktadır. Muhteşem manzarası ve Boğaz havası eşliğinde yapılan konserler ve etkinlikler, İstanbul’un kültür hayatının çok önemli bir parçasıdır. Burada bir konsere ya da etkinliğe katılmadıysanız ben İstanbul’da yaşıyorum diyemezsiniz.

Kuruçeşme ve gastronomi

Kuruçeşme yaklaşık son 30 yıldır İstanbul’da lüks eğlencenin merkezi oldu. Özellikle yaz aylarındaki açık hava mekânlarıyla sadece İstanbul değil, Türkiye hatta dünya çapında hatırı sayılır bir marka değerine ulaştı. İçlerinde farklı restoranlar ve kulüpler içeren konseptleriyle Pasha, Laila, Havana Reina gibi adresler çok popüler oldu. Bu konsepte sahip mekânlar hala Kuruçeşme’de mevcut ve İstanbul’un gece hayatına yön veriyor. Bölgede çok sayıda elit restoranlar, et ve balık lokantaları da bulunuyor.

Kuruçeşme’deki publar, barlar, kafe ve restoranlar

Aşşk Kahve için Kuruçeşme’nin hatta belki de İstanbul’un en romantik kafesi diyebiliriz. Denize sıfır konumda, iki yakayı bir sevgili gibi birleştiren 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün nefes kesen manzarasıyla konuklarını ağırlıyor. 1997’den beri hizmet veren ve Kuruçeşme’de bir klasiğe dönüşen kafe, Muallim Naci Caddesi üzerinde No 64-3’te. Kahvaltı, atıştırmalıklar, tatlılar ve ana yemeklerin yanı sıra alkollü içecekleri de bulabileceğiniz görülmeyi hak eden bir mekân…

La Mancha ise Kuruçeşme’de İtalyan ve İspanyol lezzetleriyle öne çıkan zarif bir restoran. Manzarası güzel, servisi profesyonel, yemek ve içecek seçenekleri zengin.

Oligark Wine & Dine
ve Oligark Kulüp, denize sıfır konumlanmış büyük bir alan üzerinde, açık ve kapalı bölümlerinde yaz kış nefis bir manzara ve menü sunuyor. İçinde farklı tarzlara sahip restoranlar ve barlar yer alıyor. Üstelik geceleri Oligark Lounge Bar hareketleniyor ve İstanbul’un en büyük diskolarından birine dönüşüyor

Novikov, uluslararası bir restoran ve Mandarin Oriental Bosphorus içinde hizmet veriyor. Modern Asya ve İtalyan mutfaklarını sunan mekânın barı da mevcut. Terasta da muhteşem bir manzara sizi bekliyor.

Inari Omakase ise modern Japon mutfağının Kuruçeşme’deki temsilcisi. Dünyaca ünlü Michelin rehberinde restorandan “Gün içinde Japon klasiklerini hafif modern Kaliforniya esintileriyle tadabileceğiniz sakin bir mekânken akşamları yüksek sesli canlı DJ performanslarıyla gece kulübüne benziyor.” şeklinde bahsediliyor.

Divan Kuruçeşme bir Boğaziçi klasiği olarak yıllarca bölgenin en seçkin mekânı olarak bilindi. Ardından uzun bir restorasyona giren tesis, temelinde Osmanlı kalıntılarının bulunmasıyla arkeolojik açıdan da değer kazandı. Gittiğinizde tarihi temellerin üzerinde yürüdüğünüzü görebilirsiniz. Oldukça büyük bir komplekse dönüşen tesis, restoran, bistro, bar ve toplantı-düğün gibi etkinlik alanlarıyla hizmet veriyor.

The Market at Bosphorus da Kuruçeşme’deki büyük mekânlardan. Et yemeklerinden pizza ve pidelere kadar zengin bir menüye sahip. Alkol servisi bulunmuyor.

Galium Kuruçeşme dünya mutfağından menüler sunuyor. DJ performansı da gerçekleştirilen mekân gece ilerleyen saatlerde bar ve kulüp havasına bürünüyor.

Kuruçeşme Kahvesi, alkol, yemek, nargile, çay, maç yayını gibi aklınıza ne gelirse bulabileceğiniz bir yer. Samimi havası ve kaliteli servisi ile tercih ediliyor.

Kuruçeşme’deki balıkçılar ve meyhaneler

Mavi Balık nefes kesici bir Boğaz manzarası sunan ve uzun yıllardır Kuruçeşme’de hizmet veren bir deniz ürünleri restoranı. Özellikle tuzda pişirilmiş balığı çok ünlü.

Park Fora Fish, denize ve balığa ait tüm lezzetleri sunuyor. Bunlara, mezelerden ıstakoz ve sushilere kadar her şey dahil.

Kuruçeşme Balık meyhane ile restoran arasında üç katlı zarif bir mekân. Önünden cadde geçen restoranın yine de görkemli bir manzarası bulunuyor. 30 yılı aşkın deneyime sahip ve çok sayıda müdavimi var.

Civarda Kuruçeşme ise yeni nesil meyhanelerden. Mezeleri lezzetli, manzarası güzel, müziği eğlenceli, enerjisi yüksek kıpır kıpır bir mekân.

Ocakbaşı sevenler için de iki mekân önerebiliriz.

Mezzênnâ Ocakbaşı ev rahatlığında, yeşillikler içinde sıcak ve sempatik bir restoran, Ali Ocakbaşı ise Oligark’ın içinde yer alıyor. Denize sıfır konumda müthiş manzarası ve lezzetleriyle mest ediyor.

Kuruçeşme’de elbette yukarıda önerdiklerimizin dışında çok sayıda lezzetli ve kaliteli yeme-içme mekânı mevcut. Onları da bulup keşfetmek keyfini size bırakalım istedik.

Kuruçeşme’ye Ulaşım

Kuruçeşme Arnavutköy ile Ortaköy arasında yer alıyor. Dilerseniz bu semtlerden yürüyerek bile Kuruçeşme’ye ulaşabilirsiniz. Hem Arnavutköy’e hem de Ortaköy’e deniz yoluyla ulaşmanız mümkün. Yaz ve kış sefer saatleri farklı olduğu için www.sehirhatlari.istanbul adresinden güncel tarifeye bakabilirsiniz.

Belediye otobüsü yani İETT ile gelmek içinse Boğaz hattını kullanan 22, 22 RE, 25 E, 40, 40 T, 42 T no’lu otobüslerinden birine binebilirsiniz. Ayrıca Beşiktaş iskelesinden hareket eden Beşiktaş-Etiler dolmuşlarını da kullanabilirsiniz. Sarı renkli bu dolmuşlar Beşiktaş Ortaköy Kuruçeşme Arnavutköy ve Bebek duraklarına uğrayıp Bebek Yokuşu’ndan Etiler’e ulaşıyor.

Özel aracınızla gelmek isterseniz, Beşiktaş üzerinden sahil yolu ile gelebileceğiniz gibi, Yıldız veya Etiler üzerinden de sahile inerek ulaşabilirsiniz. İstanbul’un kuzeyinden geliyorsanız, en yakın yerden Boğaz sahiline doğru inmeniz ve Beşiktaş yönüne doğru ilerlemeniz yeterli.