İstinye

İstinye

İstinye: Boğaz’ın güvenli limanı

İstanbul Boğazı’nın mitolojideki hikâyesini belki biliyorsunuzdur. Tanrılar tanrısı Zeus, İo adında güzeller güzeli bir kızla yasak aşk yaşar. Zeus’un karısı Hera bu aşkı öğrenir. Bunun üzerine Zeus genç kızı eşi Hera’dan saklamak ve korumak için bir ineğe dönüştürür. Hera bunu da öğrenir ve ineğe bir at sineği musallat eder. İnek, bu sinekten kaçarken yolu Karadeniz üzerinden Marmara’ya düşer, Boğaziçi’nden koşarak geçer. Hatta sinekten kurtulmak için boynuzlarını salladığında, dağı taşı parçalayarak Haliç’i oluşturur. Bu yüzden Haliç’e Golden Horn- Altın Boynuz, İstanbul Boğazı’na da Bosphorus - Öküz Geçidi denir. Peki bu hikayenin İstinye ile ilgisi ne diyorsanız, güzel İo boynuzu İstinye’de de karaya savurmuş olmalı çünkü haritadan İstinye’ye baktığınızda denizin karaya doğru bir boynuz gibi girdiğini göreceksiniz. Bu nedenle olsa gerek, birçok kaynakta İstinye, Küçük Haliç adıyla anılır.

Bu derin ve korunaklı girinti sayesinde İstinye, Boğaz üzerindeki en güvenli doğal limanlardan biridir. Bu nedenle tarih boyunca birçok uygarlık gözünü İstinye’den ayıramamıştır.

Argonotlar, Ruslar, Bizanslılar, Osmanlılar… Semtin tarihi

İstinye’nin antik çağdaki adı Leosthenion’muş. Daha sonra Lasthenes, ortaçağda ise Sosthenion olarak adlandırılmış. Bu isimlerin Tanrıça Athena’nın güvenli koyu anlamına geldiği sanılmaktadır. Bizans dönemine gelindiğinde ise bölge Stenos ve Stenia isimlerini almış.

İstinye, Jason (Iasson) ve Argonotlar efsanesinde yer alan önemli duraklardan. Argonotların Bebrik kralı Amyknos'u yenmesi nedeniyle Jason ve adamları İstinye’ye bir mabet inşa etmiş. Jason kimdi derseniz, mitolojideki altın postu aramak için Karadeniz’e açılmış 55 cesur Argonot’un kaptanıdır. Muhtemelen bu macera için İstinye’den denize açılmışlardır.

Argonotların inşa ettiği bu mabet Bizanslılar zamanında Konstantin kilisesine dönüştürülmüş. Yine Bizanslılar zamanında İstinye’ye Michaelion Kilisesi ve Manastırı inşa edilmiş. Bu kilise günümüze ulaşmamış olsa da aynı yere Taksiarhi Rum Ortodoks Kilisesi yapılmıştır.

Tarih boyunca Bulgarlar, Hunlar, Ruslar, Kazaklar gibi güçler tarafından saldırıya uğramış. Gotlar, Megaralılar, Cenevizliler, Bebrikler, Bizanslılar ve Osmanlılar için hep önemli bir liman olarak kalmış. Ayrıca bölgede kireç ocakları da bulunurmuş, bu da limanı önemli yapan unsurlardan biri imiş. Semt Osmanlılar zamanında II. Bayezıd’ın torunu Neslişah Sultan’ın yaptırdığı külliye ile büyümeye başlamış. 18. yüzyıla gelindiğinde sahile yalılar ve konaklar inşa edilmiş.

Evliya Çelebi’ye göre İstinye

17. yüzyılda yaşamış ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin İstinye hakkındaki gözlemleri şöyle: “Büyük limanı bin gemi alır. Limanın batı tarafındaki bin haneli köyde Rum ve Müslüman evleri karışıktır. Üç camii, yedi mescidi, bir hamamı ve yirmi adet dükkânı vardır, ancak han, medrese ve imaret yoktur, lakin bağ ve bahçesi çoktur. Fakirlerinin çoğu bağcılardır ve limanda balık avlayıp geçinirler.

Cumhuriyet döneminde İstinye

1912 yılında İstinye Tersanesi hizmete girmiş. Böylece İstanbul’un sanayi bölgelerinden birine dönüşen İstinye, Cumhuriyet döneminde de İstanbul merkezine yakın bir bölge olarak sanayileşmeden payını almış. İstinye vadisini önemli fabrikalar doldurmuş. Bununla birlikte çarpık şehirleşme başlamış ve gecekondular türemiş. Tabi o zamanlar devlet arazisine izinsiz kondurulan gecekondular, imar aflarıyla bugün apartmanlara dönüşmüş durumda. O zamanki fakir işçilerin varisleri bugünkü İstinye’nin emlak zenginleri.

1990’larda sanayi tesisleri bölgeden uzaklaştırılmış ve İstinye günümüzdeki görüntüsüne kavuşmuş.

İstinye’nin en otantik yeri: İstinye Meydanı

Çayır Caddesi‘nin girişinde yer alan İstinye Meydanı, İstinye’nin en huzurlu ve otantik köşelerinden biridir. Küçük bir köy meydanını anımsatan bu meydanda büyük çınar ağaçlarının altında Ahmet Şemseddin Efendi Çeşmesi ve onu çevreleyen kafe, çay ocağı, büfe, eczane, kırtasiye, lokanta gibi irili ufaklı dükkânlar bulunur. Meydanın İstinye Caddesi’ne açılan ağzı ise denize ve İstinye Tekne Parkı’na bakar. İstanbul’un keşmekeşinden sonra bu küçük meydan insana ilaç gibi gelir. Başka bir İstanbul’da olduğunuzu hissedersiniz. Meydan, ana cadde üzerindeki İstinye Devlet Hastanesi’ne 100 metre mesafede olduğu için sürekli bir yaya trafiği vardır ama sizi rahatsız etmez.

Sahilde kısa bir yürüyüş

İstinye sahili yürüyüş yapmak için en güzel mekânlardan. Sahil şeridi diğer Boğaz semtlerine göre nispeten daha kısa ancak Tekne Parkı’ndan kaynaklanıyor olsa gerek yürüyüş oldukça keyifli. Üstelik sahil tarafında bulunan ağaçlar gölgelik yapıyor. Yol kenarında kafe-çay bahçesi gibi işletmeler olduğu için denizin yanı başında oturabiliyor, dinlenebiliyor, tostunuzu yerken tavlanızı oynayıp içeceğinizi yudumlayabiliyorsunuz. Emirgan Korusu’nun ormanı anımsatan peyzajı da sahilin manzarasına farklılık katıyor.

İstinye - Çubuklu Arabalı Vapur Hattı

İstinye’nin insanı en çok şaşırtan yanlarından biri de arabalı vapurla Anadolu Yakası’na geçebilme rahatlığıdır. Harem - Sirkeci dışında İstanbul’da şehir içinde çalışan başka arabalı vapur hattı yoktur. Köprü trafiğine girmeden, özellikle sıcak yaz günlerinde bu vapuru kullanmak, vapurun terasında enfes Boğaz manzarasını izleyerek karşıya geçmek harika bir deneyimdir. Arabalı vapur iskelesi, Tokmak Burnu’ndadır.

İstinye’de görmeniz gereken önemli binalar ve mimari eserler

İstinye, bir de önem sanayi merkezi olduğu için Boğaz kıyısındaki komşu semtlere çok benzemiyor. Biraz daha düzensiz ve bakımsız. Sokak aralarında gezerken hızlı gecekondulaşmanın etkilerini hissediyorsunuz. Ancak yine de keşfetmekten mutluluk duyacağınız çok sayıda tarihi eser, bina ve mekân ile karşılaşacaksınız:

Neslişah Sultan Camii

İstinye - Çubuklu arabalı vapur iskelesine 5 dakika mesafede Değirmen Sokak’ta bulunan Neslişah Sultan Cami aslında İstinye’nin ilk camisi. 1540 yılında II. Bayezıd’ın torunu Neslişah Sultan tarafından yaptırılmış. Neslişah Sultan’ın annesi II Bayezid’in kızı Gevherimüluk Sultan, babası ise Dukakinoğlu Mehmed Paşa’dır. Kurşunlu Camii olarak da bilinen bu mabet, aslında cami, mektep, çeşme, şadırvan, kuyu ve haresiyle Boğaziçi’nde inşa edilen ilk külliye imiş. Ne yazık ki 1957 yılında yol yapımı için yıktırılmış. Arsasının yoldan artan kısmına camii yeniden yapılmış, bu nedenle mimari açıdan tarihi özelliğini kaybetmiş. Ancak yine de ulvi bir havaya sahip, geldiğinizde siz de bunu hissedeceksiniz.

Caminin avlusundaki hazirede (küçük mezarlık) sadece kadınlara ait kabirler var. Neslişah Sultan’ın da kabri burada. Cami İstanbul’da haziresinde sadece kadınların yattığı tek mabet olması özelliğiyle de sıra dışı.

Caminin karşısında ise Gazi Semiz Ali Paşa’nın yaptırdığı İstinye Hamamı (Neslişah Sultan Hamamı) bulunuyor. Ancak bu hamam içinizi acıtacak kadar bakımsız durumda.

Caminin kapı kemerinin üstündeki kitabede “Lillahi kane hayren (Allah için hayır kaynağı) 947 (1540/1541)” yazılı. Caminin içindeki mermer kitabede ise caminin Neslişah Sultan tarafından inşa ettirildiği, caminin hizmetini sürdürmesi için vakıf oluşturulduğu, bu vakıf sayesinde kira gelirleri ile caminin giderlerinin nasıl dengeleneceğini anlatan detaylı bir vakıfname (vakıf şartnamesi) bulunuyor. Bu kitabedeki bilgiler, 16. asırdaki vakıf sistemini anlatması açısından büyük değer taşımaktadır.

Caminin bahçe kapısı yanında Sultan I. Abdülhamit tarafından 1782 yılında yaptırılmış Abdülhamit Han Çeşmesi bulunmaktadır. Bu çeşme de görülmeyi fazlasıyla hak etmektedir.

İstinye Hamamı (Neslişah Sultan Hamamı)

Hamam Sokak ile Değirmen Sokak’ın kesişme noktasında, Neslişah Sultan Camii’nin karşısında yer alan hamam, 1460 yılında Gazi Ali Paşa tarafından inşa ettirilmiş. 600 yılı aşkın süre zamana direnen ve hizmet veren bu tarihi yapı, 2019 yılında kapanmış. Bakımsız durumdaki hamamın kubbesini ve eski taş duvarlarını Hamam Sokak’a bakan cephesinden görebilirsiniz. Osmanlı zamanında bölgedeki dilenciler bu hamama çok sık gidermiş. Bu nedenle halk arasında Dilenciler Hamamı olarak da bilinmektedir.

Taksiarhi Rum Ortodoks Kilisesi

Çapari Sokak üzerinde evler arasına gizlenmiş bu kilise ilk defa 324-337 yılları arasında Bizans İmparatoru I. Konstantin tarafından baş melek Mihail adına yaptırılmış. O zamanlar Michaelion Kilisesi ve Manastırı olarak bilinen bu mabet, 1820 yılında Rus gemiciler tarafından yeniden inşa edilmeye başlanmış ancak araya giren savaşlar ve diğer etkenler nedeniyle ancak 1938 yılında inşaatı tamamlanıp ibadete açılmıştır. Kilise’nin küçük bir cemaati var ve halen ziyarete açık.

Ahmet Şemseddin Efendi Çeşmesi

İstinye Meydanı’nın ortasında yer alan bu çeşme, 1767 yılında Ahmet Şemseddin Efendi tarafından yaptırılmıştır. Çeşmenin 4 yüzü ve geniş bir saçağı vardır. Saçak şık motiflerle süslenmiştir. Çeşmenin her yüzeyinde birer satırlık kitabe bulunmaktadır. Çeşmeyi 1926’da müslümanlığı kabul eden Trandil Şem’-i Nûr Hanım tamir ettirmiştir.

İstinye İskelesi

İstinye Caddesi üzerinde ilerlerken Yeniköy Köybaşı Caddesi başlamadan önce deniz kenarına dönen son çıkış olan İskele Çıkmazı Sokağı üzerindedir. İdo Parkı’nın ağaçları arazına gizlenmiş iskelenin tarihi bir özelliği yoktur ama manzarası nefes kesicidir.

İskele Çeşmesi

İstinye vapur iskelesinin karşısındadır. 1908 yılında mezarlık çeşmesi olarak yaptırılmış, 1958 yılında mezarlıktan sökülerek, bugünkü yeri olan İskele Çıkmazı Sokağı’na taşınmıştır. Kimin yaptırdığı bilinmeyen çeşmenin üzerindeki kitabede İnsan suresinin 21. ayetinden bir bölüm vardır: “Ve sekahüm Rabbüküm şeraben tahura (1326) / Rableri onlara tertemiz bir içecek içirmiştir.”

Hacı Bayram Kaptan Çeşmesi

1900 yılında yapılan ve bugün İstinye Caddesi No 84’te bulunan çeşme, Aslanlı Köşk’ün bahçe duvarına bitişiktir. Çeşmenin mermer yüzeyleri üzerinde güneş ve dal motifleri bulunmaktadır. Kitabesinde ise Arapça harflerle kısaca “Rizeli Hacı Bayram Kaptanın hayratıdır, Ruhu için el-fatiha” yazılıdır.

Müşir Deli Fuat Paşa Yalısı

Tokmakburnu, Emirgan Korusu’nun alt tarafında, İstinye’ye bağlı küçük bir sahil şeridir. Bu sahil şeridinde İstinye-Çubuklu feribot iskelesi ve ünlü Müşir Deli Fuat Paşa Yalısı bulunmaktadır. Sabancı Caddesi üzerinde Emirgan’dan İstinye’ye doğru giderken sağdaki son çıkış sizi bu ünlü yalıya götürecektir.

Yalıyı 1897 yılında İran büyükelçisi Muhsin Han yaptırmıştır. İkinci sahibi 1855-1860 yılları arasında Posta ve Telgraf Nazırı (bakan) olarak görev yapmış Billuri Mehmet Efendi’dir. 3. sahibi ise Arabistanlı Lawrence ile Osmanlıya karşı Arap isyanını başlatan Mekke Şerifi Hüseyin’dir. Yalının son sahibi ise 1835’te doğan, 1931’de vefat eden Müşir Fuat Paşa’dır. Cesur bir asker olan Fuat Paşa, çok sayıda savaşta yer almış, cephede askerlerinin önünde koştuğu için “deli” lakabıyla tanınmıştır. Müşir ne demek diyenler için söyleyelim, bir askerin yükselebileceği en yüksek rütbe olan mareşal anlamına gelmektedir. Paşa, Osmanlının zayıfladığı dönemde Ruslara karşı savaşıp zaferler kazanmıştır, bu yüzden düşmanlarının saygı gösterdiği halkın ise çok sevdiği bir devlet adamıdır. II. Abdülhamit döneminde idama mahkûm edilmiş, sonra affedilmiş ve tekrar sarayda görev almıştır. 18 çocuğu olan Paşa, Balkan Savaşları başladığında 77 yaşında olmasına rağmen tekrar cepheye dönmüştür. 3 oğlunu 4 yıl içinde savaşlarda kaybetmiş, ömrünün son yıllarında ise gerçek anlamda delirerek bu yalıda vefat etmiştir. Mirasçıları yalıyı Deniz Yolları İdaresi’ne satmış, ardından bina hazineye geçmiş ve Dış İşleri Bakanlığı bünyesinde kullanılmaya başlamıştır. Bu yüzden yalıyı kara tarafından göremezsiniz. Oysa adeta ormanın içinde denize nazır tek başına duran bu eşsiz yalıyı doya doya seyreylemek, o zamanların ruhunu içinizde hissetmek isterseniz boğazda yat kiralama seçeneğini deneyebilirsiniz. Neo klasik mimariye sahip kırmızı duvarlı Müşir Deli Fuat Paşa Yalısı tüm heybeti ve güzelliğiyle sizi selamlayacaktır.

Recaizade Yalısı

İstinye Vapur iskelesinin yanındaki bu yalıyı Paşabahçe’deki cam fabrikasının mühendislerinden Pigeon yaptırmıştır. Recaizade Mahmut Ekrem ise 600 altın karşılığında Pigeon’dan satın almıştır. Recaizade Mahmut Ekrem, Türk edebiyatının ilk realist romanı sayılan Araba Sevdası’nın yazarıdır. Köklü bir aileden gelmektedir. Babası Takvimhane Nazırı, şair, hattat ve vakanüvis Recaizade Mehmet Şakir Efendi’dir. Galatasaray Sultanisi’nde ve Mülkiye Mektebi’nde edebiyat öğretmenliği de yapan Recaizade Mahmut Ekrem, dostlarıyla sık sık bu yalıda toplanmış, adeta Servet-i Fünun edebiyatının doğuşu bu yalıda gerçekleşmiştir. Bu nedenle 20. asrın başlarında yalıya Yazarlar Yalısı da denilmiştir. Recaizade Mahmut, kendisi hakkında 2. Abdülhamit’e yapılan asılsız ihbarlar tarafından zor duruma düşmüş ve yalısını satmak zorunda kalmıştır. Yalı, bugün bir özel şirket tarafından kullanılmaktadır.

Faik Bey ve Pakize Hanım Yalısı

19. yüzyılın sonlarına doğru inşa edildiği sanılan yalı, boğazın en zarif binaları arasındadır. İstinye’den Emirgan’a giderken Köybaşı Caddesi’nin girişinde bulunan yalıyı Gümüşhane Mutasarrıfı Faik Bey inşa ettirmiştir. Mutasarrıf, Osmanlı döneminde sancak adı verilen bölgelerin yöneticisidir. Yalı daha sonra Pakize Hanım tarafından satın alınmış, bu nedenle de adı Faik Bey ve Pakize Hanım Yalısı olarak kalmıştır. Yalının en alt katı kagirdir. Orijinalinde tamamen ahşap olan üst katlar, daha sonra betonarmeye çevrilmiş ve ahşapla kaplanmıştır. Toplam 4 katlı yalının en üst katında denize doğru çıkma şeklinde yapılmış ahşaptan çok hoş bir balkon bulunur. Balkonun üst alınlığında ise Arapça harflerle “Ya Malik’el-mülk-Mülkün sahibi Allah’tır” yazısı bulunur. Bina, bugün 6 daireli bir apartman olarak kullanılmaktadır.

Aslanlı Köşk ( Güney Afrika Fahri Konsolosluğu)

Bir zamanların ünlü işadamı Halis Toprak’ın yaşadığı Aslanlı Köşk, İstinye Caddesi üzerinde yaklaşık 9000 m2’lik büyük bir bahçe ve içindeki köşkten oluşuyor. 2009 yılından TMSF’nin el koyduğu Aslanlı Köşk 2016 yılında el değiştirmişti. Bugün köşkün kapısında Güney Afrika Fahri Konsolosluğu yazıyor.

İstinye Park Alışveriş Merkezi

İstinye’nin sırtlarında yer alan Katar Caddesi üzerindeki İstinye Park, Sadece İstinye’nin değil İstanbul’un da en prestijli alışveriş merkezlerinden biri. Louis Vuitton, Dior, Hermes, Rolex, Gucci, Cartier, Fendi gibi lüks ve seçkin markaların bulunduğu bu AVM çok popüler. Sadece bu AVM’yi gezmek için bile İstinye’ye gelenler çok. AVM’yi gezerken sanat, spor ve magazin dünyasının ünlü isimleri ile karşılaşacağınızdan emin olabilirsiniz.

İstinye ve gastronomi

İstinye yeme - içme açısından biraz ortalama bir semt. Bebek ya da Arnavutköy gibi çok sayıda iyi bilinen restorana sahip bir semt değil. Elbette bu semtte aç kalmazsınız. Her zevke yönelik çok sayıda mekân bulabilirsiniz. İstinye Meydanı başta olmak üzere İstinye Caddesi üzerinde ve ara sokaklarda çok sayıda esnaf lokantası, kokoreççiler, börekçiler, pideciler mevcut. Aşağıda ise öne çıkan bazı mekânları sizler için derledik.

İstinye’deki publar, barlar, kafe ve restoranlar

İstinye Park Alışveriş Merkezi içinde Nusr-Et Steakhouse, Günaydın Steakhouse, Mezzaluna, Da Mario, Zuma, Far East gibi her damak tadına uygun çok sayıda kafe ve restoran yer alıyor.

Cafe Sadık, İstinye’nin en sevilen kafelerinden. İstinye Tekne Park manzaralı deniz kenarındaki bu kafede açık havada doya doya oturabilirsiniz. Burada en çok çay ve tostun sevildiğini söylemeliyiz.

İBB İstinye Sosyal Tesisleri, İstinye’nin en çok sevilen kafe-restoranlarından biri. Sabahları kahvaltı verilen mekânda öğlen ve akşam Türk ve dünya yemeklerinden lezzetler tatmak mümkün. Boğaz’a ve Emirgan Korusu’na bakan mekan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait olduğu için fiyatlar oldukça makul, hijyen ve lezzet standartları yüksek.

Marina Lounge, İstinye Caddesi No 28’de bulunan bir kafe-bar ve restoran. Açık hava bahçesi ve deniz manzarası var. Servis, sabahları kahvaltı ile başlıyor. Menüde burger, dürüm, pizza, tortellini, salata, fajita gibi popüler yemekler, kokteyller ve alkollü içecekler mevcut. Bazı geceler maç yayını ve canlı müzik de var.

Liman Cafe Lounge
, İstinye Caddesi No 6’da Petrol Ofisi’nin yanında. Cadde üzerindeki tüm mekânlar gibi deniz ve Tekne Park manzaralı. Kahvaltı, burger, pizza, makarna gibi lezzetlerin yanı sıra nargile servisi de sunuluyor. Maç yayını ve okey gibi oyunlar da var.

İstinye’deki balıkçılar ve meyhaneler

Palet Balıkçıl, İstinye Caddesi No 34’te deniz manzaralı nezih bir balık lokantası. Meze çeşitleri ve alkol servisi de mevcut. Balık kokoreci ve balık çorbası çok beğeniliyor.

Gördüğünüz gibi İstinye’de yeme - içme seçenekleri gerçekten de kısıtlı. Ancak İstinye açıklarında denizin ortasında güzel bir kahvaltı yapabileceğiniz, et ve balık çeşitleriyle hazırlanmış bir öğlen ya da akşam yemeği yiyebileceğiniz, hatta özel kutlamalar düzenleyebileceğiniz bir seçenek daha var; yat kiralamak. Böylece hem İstinye’nin güzelliklerini hem de Emirgan, Yeniköy, Bebek, Kanlıca gibi Boğaz semtlerini denizden görebilmenin hazzını yaşayabilirsiniz. Saatlik ve günlük yat kiralama gibi seçenekler, size ve sevdiklerinize unutulmaz anlar yaşatacaktır.

İstinye’ye Ulaşım

Herkesin bütçesi boğazda yat kiralamak için uygun olmayabilir. Bu yüzden denizden bir diğer keyifli ulaşım aracı da Şehir Hatları’nın vapurlarıdır diyebiliriz. İstinye Vapur İskelesi halen aktif olarak çalışıyor. Çengelköy - İstinye Hattı, Küçüksu - İstinye Hattı, Eminönü - Anadolu Kavağı Hattı, Rumeli Kavağı - Eminönü Hattı ve Kadıköy - Sarıyer Hattı sefer saatlerini www.sehirhatlari.istanbul web adresinden takip edebilirsiniz. Ayrıca İstinye - Çubuklu Arabalı Vapur Hattı da özel aracınızla ya da yaya olarak İstinye’ye ulaşmanın bir diğer kolay yolu. Sabah 07.00’den akşam 21.00’e kadar çok sayıda sefer var.

Belediye otobüsleri de (İETT) İstinye’den geçiyor. 29Ş Şişli İstinye Dereiçi, 40T İstinye Dereiçi - Taksim, 22 İstinye Dereiçi - Kabataş, 25C Tarabyaüstü / Ferahevler -İstinye, 29T Tarabyaüstü / Darüşşafaka - İstinye, 59RH Rumeli Hisarüstü - Hacıosman Metro, 29M1 Hacıosman Metro - Ferahevler / İstinye, 29M2 Hacıosman Metro - İstinye / Ferahevler, 41C Ayazağa - Sarıyer, 42 Bahçeköy / Ferahevler - Zincirlikuyu Metrobüs hatlarını kullanabilirsiniz. Metro ile İTÜ Ayazağa İstasyonu’na gelip otobüslere buradan da binebilirsiniz.

Ayrıca Zincirlikuyu, Levent ve İTÜ Ayazağa durağına uğrayan Tarabya yönlü tüm minibüsler de İstinye’den geçiyor. Özel aracınızla gelmek isterseniz en kısa yol, Büyükdere Caddesi üzerinden Maslak’a ulaşmanız ve Katar Caddesi üzerinden sahile doğru inmenizdir. Sahil yolunda trafik daha yavaş ilerleyecektir.