İstanbul Boğazı'nın Avrupa yakasında yeşillikler içinde yükselen Rumeli Hisarı, görkemli surları ve kuleleriyle yüzyıllardır şehrin silüetinin önemli bir parçasıdır.
15. yüzyılda Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan bu ortaçağ kalesi, Sarıyer ilçesinde, Boğaz'ın en dar noktasında konumlanmıştır. İnşa edildiği dönemde Boğazkesen (boğazı kesen/kanıyan) adıyla da anılan hisar, adeta İstanbul'un Karadeniz'den gelebilecek tehlikelere karşı kilidi işlevini görmüştür. Toplam 32.000 m² alana yayılan devasa yapı, doksan günde tamamlanarak rekor bir hızla inşa edilmiştir. Üç büyük kulesi dönemin en büyük kale burçları arasındadır. Tarih boyunca Yenicehisar, Kara Kale gibi farklı adlarla anılan
Rumeli Hisarı, bulunduğu semte de adını vermiştir. Günümüzde müze olarak ziyarete açık olan hisar, ihtişamlı manzarasıyla yerli ve yabancı turistlerin İstanbul'daki favori duraklarından biridir.
Tarihçe
Rumeli Hisarı'nın yapımına 1452 yılı Mart ayı sonunda başlanmış ve Ağustos ayında tamamlanmıştır. Sultan II. Mehmed (Fatih), İstanbul'un fethi hazırlıkları kapsamında boğazı kontrol altına almak üzere bu hisarın inşasını bizzat planladı. Anadolu yakasındaki daha küçük
Anadolu Hisarı'nın tam karşısındaki stratejik tepede, o dönemde Bizans toprağı olan bölgede kale inşasına girişildi. Rivayete göre Fatih Sultan Mehmet, imparatoru ikna etmek için sadece "Bir sığır derisi kadar" yer istedi; izin çıkınca deriyi ince şeritlere ayırıp kocaman bir alanı çevreleterek kalenin temelini attırdı. Bu hikâyede, hisarın kulelerinin padişahın ismini oluşturan harflere karşılık gelecek şekilde beş noktalı inşa edildiği bile anlatılır. Gerçekten de hisar, yaklaşık 600-700 metre genişlikteki boğazın en dar kısmında konuşlanarak, Karadeniz'den gelecek yardımları kesmek amacıyla konumlandırılmıştır.
Kalenin inşasında dönemin olağanüstü bir seferberliği yaşandı. Çağdaş tarihçi Dukas, yapımda 1000 usta çalıştığını belirtirken; modern araştırmacılar yaklaşık 300 usta, 800 işçi ve 200 kadar araba/tekneci ile toplam 1.300 kişilik bir ekibin emek verdiğini kaydeder. İnşaat için gerekli kereste İzmit ve Ereğli'den, taş malzeme Anadolu'nun çeşitli bölgelerinden getirildi. Fatih Sultan Mehmet, üç büyük kulenin inşasını üç vezirine (Çandarlı Halil Paşa, Zağanos Paşa, Saruca Paşa) tevdi etmiş; surların ve diğer kısımların yapımını ise bizzat üstlenmiştir. Hisar tamamlanıp Boğaz'ın kontrolü sağlanınca, kuşatma başlamadan evvel boğazdan izinsiz geçen ilk gemi top atışına tutulmuş ve batırılmıştır. Bu olay, hisarın stratejik önemini herkese göstermiştir.
İstanbul'un fethinden (1453) sonra Rumeli Hisarı bir süre garnizon olarak kullanıldı. Zamanla askeri önemini yitiren hisarın Saruca Paşa Kulesi, sonraki yüzyıllarda devlet hapishanesi işlevi gördü. Kale, 1509'daki "Küçük Kıyamet" depreminde büyük hasar görmüş ancak hemen onarılmıştır. 1746'da çıkan yangın ahşap katları tahrip edince Sultan III. Selim döneminde (1780'ler) kalede kapsamlı tamirat yapılmıştır. 19. yüzyıldan itibaren askeri niteliğini tamamen kaybeden Rumeli Hisarı adeta sivil bir mahalleye dönüştü; 1877 kayıtlarına göre kale içi ve çevresinde 46 hane bulunuyordu. 20. yüzyıl ortalarına gelindiğinde harap haldeki hisar, 1953'te (İstanbul'un fethinin 500. yılı) kapsamlı bir restorasyondan geçirilerek kurtarıldı. Nihayet 1968 yılında "Hisarlar Müzesi" adıyla ziyarete açılan Rumeli Hisarı, o tarihten bu yana müze olarak varlığını sürdürmektedir.
Mimari Özellikler
Rumeli Hisarı, Boğaz'ın dik yamaçlarından deniz kıyısına uzanan yaklaşık 125 × 250 m boyutlarında, düzensiz dörtgen-planlı bir kaledir. Kale, iç içe geçmiş üç ana burç (kule) ve bunları birbirine bağlayan kalın taş surlardan oluşur. Ayrıca çeşitli boyutlarda toplam 13 adet kule/burç yapısı mevcuttur. Surların deniz tarafındaki üç büyük kule, inşa masraflarını üstlenen paşaların isimleriyle anılır:
- Saruca Paşa Kulesi: 9 katlı, çapı ~23,3 m, duvar kalınlığı 7 m, yüksekliği 28 m. Hisarın en büyük kulesidir.
- Halil Paşa Kulesi: 9 katlı, çapı ~23,3 m, duvar kalınlığı 6,5 m, yüksekliği 22 m.
- Zağanos Paşa Kulesi: 8 katlı, çapı ~26,7 m, duvar kalınlığı 5,7 m, yüksekliği 21 m
Bu üç heybetli kule, dönemin mühendislik harikası sayılabilecek ölçülere sahiptir. Kaleyi çevreleyen surların bazı noktaları 7 metreyi bulan kalınlıktadır. Hisarın biri deniz tarafında, ikisi kara tarafında olmak üzere toplam üç ana kapısı bulunur.
Yapımında devrin geleneksel kale inşa teknikleri kullanılmış; sağlamlığını artırmak için içi dolgu taşlı kalın duvarlar ve harçlı moloz taş örgü tercih edilmiştir. Sur duvarları ve burçlar, arazinin engebeli yapısına uyum sağlayacak şekilde kademeli olarak yükselir. İç kısımda askerî ve lojistik kullanım için avlular, depo odaları ve sarnıçlar yer alır. Fatih Sultan Mehmet, fetih sonrası hisar içinde bir de küçük mescit (Boğazkesen Mescidi veya Ebu'l-Feth Camii) yaptırmıştır. Bu yapının kalıntıları uzun süre sahnede kullanıldıktan sonra yakın zamanda özgün yerine yeniden inşa edilerek ibadete açılmıştır. Ziyaretçiler bugün hisarın surlarında dolaşıp, İstanbul Boğazı'na nazır eşsiz manzarayı seyredebilirler. Tarihî hisarın içinde ve etrafında korunan ağaçlar (örneğin çam fıstığı ve erguvanlar), yapıya doğal bir güzellik katarken, surlar üzerindeki seyir terasları Boğaz'ın en etkileyici manzaralarından birine ev sahipliği yapar.
Kültürel ve Toplumsal Önem
Rumeli Hisarı, İstanbul'un fethinin başarıya ulaşmasında kilit rol oynayan bir yapı olması nedeniyle Türk tarihinde özel bir yere sahiptir. "
Boğazkesen" lakabıyla anılması, sadece coğrafi konumunu değil, aynı zamanda Osmanlı'nın kararlılığını ve dehasını simgeler. Fetih sonrası dönemde hisar askeri önemini yitirmiş olsa da, yüzyıllar boyunca İstanbul'un anıtsal silüetinin parçası olarak varlığını sürdürmüştür. Evliya Çelebi gibi seyyahlar dahi eserlerinde Rumeli Hisarı'ndan övgüyle bahsetmiş, Boğaz'ın bekçisi olarak anmışlardır.
Osmanlı döneminde bir süre zindan ve depo olarak kullanılan hisar, Cumhuriyet dönemine gelindiğinde tarihi miras bilinciyle koruma altına alınmıştır. 20. yüzyıl ortasında gerçekleştirilen restorasyonun ardından müze haline getirilmesi, Rumeli Hisarı'nı halkın ve turistlerin yeniden hayatına kazandırdı. Müze bahçesinde sergilenen döküm toplar, gülleler ve İstanbul kuşatmasında Haliç'i kapattığı rivayet edilen ünlü zincirin bir parçası, ziyaretçilere tarihle iç içe bir deneyim yaşatıyor.
1990'lardan 2000'lerin başına dek Rumeli Hisarı, sadece bir müze değil aynı zamanda önemli bir kültürel etkinlik mekanıydı. Kale içinde 1950'lerde inşa edilen açık hava tiyatrosu, özellikle yaz aylarında düzenlenen konserler ve gösterilerle ün kazandı. Rumeli Hisarı Konserleri, İstanbul'un en gözde yaz etkinliklerinden biri olarak yıllarca devam etti ve yerli-yabancı birçok sanatçıyı tarihi atmosferde izleyiciyle buluşturdu. 2000'lerin sonunda bu etkinlikler sona erse de, hisar hâlâ zaman zaman özel etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Hisar'ın bulunduğu semt, İstanbul Boğazı'nın en güzel noktalarından biridir. Bölgedeki kafeler ve restoranlar, tarihi kalenin gölgesinde Boğaz manzarasının tadını çıkarmak isteyenlerle dolup taşar. Özellikle hafta sonu kahvaltıları ve balık restoranlarıyla ünlü olan Rumelihisarı semti, hem İstanbullular hem de yabancı konuklar için cazip bir uğrak noktasıdır. Ayrıca her yıl binlerce öğrenci, hemen yanı başındaki Boğaziçi Üniversitesi kampüsü sayesinde bu tarihi yapının yakınında eğitim görür; böylece hisar, kentin günlük yaşamının da bir parçası haline gelir. Tüm bu yönleriyle Rumeli Hisarı, geçmişin görkemini günümüzün canlı kültürel hayatıyla birleştiren özel bir mirastır.
Az Bilinenler ve İlginç Detaylar
Tarihi çok iyi bilinse de, Rumeli Hisarı'yla ilgili pek fazla duyulmamış ilginç detaylar ve efsaneler de mevcut:
Sığır Derisi Efsanesi
Fatih Sultan Mehmet'in hisarı inşa etmek için Bizans'tan Boğaz kıyısında yalnızca bir sığır derisi kadar yer istediği anlatılır. İmparator bu masum talebi kabul edince, padişah deriyi ince şeritler haline kestirip kocaman bir araziyi çepeçevre kuşatarak Bizans'ı şaşkına çevirmiştir. Efsaneye göre hisarın yükselen kulelerinin her biri, Fatih'in isminin bir harfini temsil edecek şekilde konumlandırılmıştır. Bu hikâye her ne kadar bir rivayet olsa da, kalenin yıldırım hızla inşasını vurgulayan çarpıcı bir efsane olarak dilden dile aktarılır.
Gizli Tünel Keşfi
Hisarla ilgili bir şehir efsanesi de altında gizli geçitler olduğuydu. Bu efsane yakın zamanda gerçeğe dönüştü! 2022'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin restorasyon çalışmaları sırasında, hisarın sahil kısmından başlayıp içeride ilerleyen yaklaşık 125 metre uzunluğunda bir yeraltı tüneli ortaya çıkarıldı. Yıllarca halk arasında anlatılan bu gizemli tünelin su tahliyesi veya askerî amaçlı kaçış yolu olabileceği düşünülüyor. Keşif, asırlık bir sırrı açığa çıkararak hisarın mühendislik detaylarına yeni bir ışık tuttu.
Boğaziçi'ndeki İlk Türkçe Kitabe
Rumeli Hisarı'nın surları arasında, çoğu ziyaretçinin fark etmediği önemli bir ayrıntı gizlidir. Zağanos Paşa Kulesi üzerinde bulunan iki satırlık Osmanlı Türkçesi kitabe, Boğaziçi üzerindeki ilk Türkçe kitabe olma özelliğini taşımaktadır. Fetih sonrasında yazılmış bu kitabe, hisarın Osmanlı hakimiyetini ilan eden bir nişanesi olarak duvara kazınmıştır. Yüzlerce yılın ardından hala okunabilen metin, dönemin diline ve yazı üslubuna dair de bilgi verir.
Akustik Oda ve Mahkûm Graffitileri
Hisarın en yüksek kulesi olan Saruca Paşa Kulesi içinde, divanhane olarak adlandırılan sekizgen planlı bir oda bulunur. Bu odanın akustik özellikleri o kadar iyidir ki, fısıltıyla konuşulan bir sözü odanın diğer ucundan bile duymak mümkündür. Divanhane odası, bir dönem kule hapishane olarak kullanıldığında mahkûmların duvarlara kazıdığı grafiti yazıları ile dolmuştu. Bugün bu tarihi duvar yazıları hâlâ görülebilir durumdadır. Ziyaretçiler, yüzlerce yıl önce orada hapis yatmış insanların izlerini bu duvarlarda görüp tarihle duygusal bir bağ kurabilir.
Kale İçinde Mahalle Hayatı
18. ve 19. yüzyıllarda hisarın askeri önemini yitirmesiyle birlikte, kale içinde sivil yaşam filizlendi. Zamanla hisarın avlusunda ve sur diplerinde küçük bir mahalle oluştu; evler, ahırlar hatta bahçeler yer aldı. 1870'ler civarında burada 46 hane olduğu resmi kayıtlara geçmiştir. Düşünün ki, bir zamanlar toplarıyla düşmana korku salan burçların gölgesinde, çocuklar oynayıp komşular sohbet ediyordu. Günümüzde bu evler olmasa da, hisarın içindeki düzlüğe basarken geçmişteki günlük hayatın izlerini hayal etmek, ziyaretçiler için büyüleyici bir deneyim oluyor.
Yatla Boğaz'dan Keşif
İstanbul'un tarihi güzelliklerini keşfetmenin en keyifli yollarından biri, şüphesiz ki Boğaz'da özgürce dolaşmaktır. Boğaz turu deyince çoğu kişinin aklına kalabalık gezi tekneleri gelse de, aslında daha özel ve konforlu bir seçenek var:
yat kiralama. Özel bir yat ile Boğaz'ın masmavi sularında süzülürken, Rumeli Hisarı gibi kıyıya hâkim yükselen yapıları çok daha yakından ve sakin bir ortamda görebilirsiniz. Üstelik rotanızı ve tempoyu kendiniz belirleyebilir, kalabalıktan uzak, tamamen size ait bir Boğaz deneyimi yaşayabilirsiniz. Tarihi hisarın denizden görünümü, dalga sesleri ve martı çığlıkları eşliğinde, size zamanda yolculuk yapıyormuşsunuz hissi verecek.
Eğer Boğaz'ın tadını gerçekten çıkarmak ve Rumeli Hisarı'nı en iyi açıdan görmek istiyorsanız, kendinize özel bir yat kiralamanız harika bir fikir olacaktır. Kendi yatınızın güvertesinde, İstanbul'un gürültüsünden uzakta, tarihî bir yapıyı seyretmenin keyfi bambaşkadır. Bu tür bir gezide, hisarın tüm hatlarını ve ihtişamını deniz seviyesinden kesintisiz görürsünüz. Karadan bakıldığında araya giren yollar ve binalar, denizden bakıldığında yerini yalnızca Boğaz'ın huzurlu maviliğine ve taş duvarların ihtişamına bırakır.
Birçok kişi artık büyük tur tekneleri yerine, Boğaz hattında size özel bir rota oluşturabileceğiniz tekne gezilerini tercih ediyor. Bu rota sayesinde sadece Rumeli Hisarı değil, çevresini saran tarihî camiler, kuleler, yalılardan oluşan eşsiz Boğaz silueti de gözler önüne serilir. Kısa süreli bir yat kiralamayı tercih ederek bu güzergâh üzerinde istediğiniz noktada durabilir, fotoğraflar çekebilir, hatta dilerseniz küçük bir kutlama ya da kahve molası bile verebilirsiniz.
Gün batımına doğru düzenlenecek bir Boğaz turunda hisarın taş duvarları kızıllığa bürünürken, suyun üzerinde dans eden ışıklar adeta sizi yüzyıllar öncesine götürür. O anlarda Rumeli Hisarı sadece bir tarihî yapı değil, şehrin hafızasını taşıyan sessiz bir anlatıcı hâline gelir. İşte bu özel anları deneyimlemek için, Boğaz'da kısa süreli de olsa bir yat kiralayarak kendi İstanbul hikâyenizi yazabilirsiniz. Kalabalıkların dışında, sadece sizin için tasarlanmış bir rota ve tarihî bir manzara... Şehrin size anlatacak çok şeyi var, yeter ki denizden dinlemeyi seçin.
Rumeli Hisarı'nın bulunduğu konum, İstanbul'un tarihî tepeleri ve suyla çevrili zarif yapıları arasında özel bir noktadadır. Deniz seviyesinden bakıldığında, surların kademeli yükselişi ve tepelerin üzerindeki silüet, geçmişin zarafetini günümüze taşır. Bu manzarayı teknenin güvertesinden izlemek ise sadece seyretmek değil; şehre karşı bir saygı duruşunda bulunmaktır. Boğaz'ın ortasında, dalgaların ritmiyle ilerlerken, taşların içinden yükselen bu kaleye selam vermek, İstanbul'un kalbine yaklaştığınızın en güzel işaretidir.