İstanbul Boğazı'nın Anadolu yakasında, Kandilli ile Çengelköy arasında uzanan Vaniköy semtinin sakin kıyısında asırlık ağaçlar arasında saklı mütevazı bir hazine yükselir: Vaniköy Camii (resmî adıyla Vânî Mehmed Efendi Camii).
Kıyıya sıfır konumu nedeniyle ilk bakışta hemen fark edilmese de su kenarında kurulmuş bu küçük Osmanlı camisi, Boğaz'dan geçenleri kendine çekmeyi başarıyor. Dalgaların kıyıya vurduğu bu huzurlu köşede tarihle doğanın iç içe geçtiği Vaniköy Camii, ziyaretçilerine hem görsel bir şölen hem de dingin bir manevi atmosfer sunmaktadır.
Vaniköy Camii'nin Tarihçesi
Vaniköy Camii, 1665 yılında Osmanlı'nın ünlü âlim ve vaizlerinden Vânî Mehmet Efendi tarafından yaptırıldı. IV. Mehmet'in hocası olan Vânî Mehmet Efendi, dönemin tanınmış ulemasındandı ve padişahın himayesine mazhar olmuştu. Padişah IV. Mehmet, Üsküdar yakınlarındaki Papaz Bahçesi (Papaz Korusu) denilen kıyıdaki koruluk alanı hocası Vânî Mehmed Efendi'ye hediye edince, daha önce ıssız sayılan bu bölge kısa sürede Vaniköy adıyla anılmaya başladı. Vânî Mehmed Efendi semtin imarını üstlenerek kendi adıyla anılan camiyi burada inşa ettirdi; yanı başına ayrıca kendi kullanımına mahsus bir yalı ve bir de medrese yaptırdı. Böylece Vaniköy, küçük çaplı bir ilim ve ibadet merkezine dönüşmüş, cami de etrafındaki yapılarla birlikte vakıf eseri olarak uzun yıllar yaşamıştır.
18. yüzyılda, Sultan I. Mahmut tarafından camiye bir hünkâr mahfili (sultanın ibadet sırasında kullandığı özel loca) ve bitişiğine küçük bir hünkâr kasrı ilave ettirilmiştir. Küçük semt camilerinde ender görülen bu tür bir padişah bölümünün eklenmesi, Vaniköy Camii'ne duyulan özel ilgiyi göstermekteydi. Rivayete göre Sultan I. Mahmut, Kandilli sırtlarındaki av köşküne giderken uğrayıp burada namaz kılmayı sevdiği için camiye bu özel bölümleri eklettirmiştir. Osmanlı döneminde Vaniköy Camii sadece semt sakinlerine değil, kıyıdan geçen kayıkçılar ile Boğaz yolcularına da manevi bir durak oldu. Asırlar boyunca ibadet işlevini kesintisiz sürdüren cami, kurucusunun vakfına bağlı bir eser olarak Cumhuriyet döneminde de varlığını devam ettirdi.
Yakın tarihte Vaniköy Camii talihsiz bir felaket yaşadı. 15 Kasım 2020 günü caminin elektrik tesisatından kaynaklandığı belirlenen bir yangın çıktı; ahşap yapı kısımlarını alevler tamamen sararak büyük hasar verdi. Cami içindeki değerli hat levhaları ve tezhipli süslemeler de bu yangında ne yazık ki zarar gördü. İstanbul Boğazı'nın incilerinden biri olan 355 yıllık bu ahşap caminin küle dönme tehlikesi, İstanbullular arasında derin üzüntü yarattı. Yangın sonrasında devlet yetkilileri ve hayırsever kuruluşlar camiyi yeniden ayağa kaldırmak için hızla harekete geçti. Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Vânî Mehmet Efendi Vakfı'nın iş birliği ve Kalyon Vakfı'nın desteğiyle kapsamlı bir restorasyon süreci başlatıldı. Uzman ekiplerin gözetiminde yürütülen çalışmalarla cami, orijinal mimariye olabildiğince sadık kalınarak yeniden ihya edildi. Yanan ahşap bölümler aslına uygun malzemelerle yenilenip yapı güçlendirilirken, tarihi doku titizlikle korundu. Restorasyonun tamamlanmasıyla birlikte Vaniköy Camii Haziran 2023'te yeniden ibadete açıldı. Günümüzde caminin bitişiğindeki hünkâr kasrının zemin katı kütüphane olarak düzenlenmiş olup, ziyaretçiler için kültürel bir mekân olarak da hizmet vermektedir.
Vaniköy Camii'ni Yatla Keşfedin
Boğaz kıyısındaki tarihî yapıları denizden keşfetmenin en keyifli yollarından biri şüphesiz İstanbul yat kiralama seçeneğinden yararlanmaktır. İstanbul'un kalabalık trafiğinden uzakta, dalga sesleri eşliğinde bir yat turuna çıktığınızda Vaniköy Camii'ni deniz tarafından görmek adeta şehrin gizli kalmış bir incisiyle tanışmak gibidir. Gündüzleri yemyeşil koruların arasından nazlıca yükselen ince minaresi ve kırmızı kiremitli çatısıyla dikkat çeken cami, akşamları ise kıyıda parıldayan mütevazı ışıklarıyla Boğaz manzarasına sakin fakat etkileyici bir fon oluşturur. Boğaz sularında süzülerek ilerlerken, tarihle doğanın kucaklaştığı bu manzarayı seyretmek ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim yaşatır.
Tarihi Vaniköy Camii'ni denizden doyasıya seyretmenin en özgün yollarından biri de yat kiralayıp kıyıya yaklaşmaktır. Özel bir tekne turunda Kandilli açıklarından geçerken ağaçların arasından yükselen minare siluetini seçmeye çalışın. İlk anda çevresindeki yalılar arasında fark edilmesi zor olsa da dikkatli bakışlar beyaza boyalı duvarları ve yeşillikler içinden yükselen zarif minaresiyle bu mütevazı mabedi yakalayacaktır. Boğaz'ın serin esintisi yüzünüze vururken, İstanbul'un devasa sarayları ve köşkleri arasında böylesine küçük bir caminin asırlardır var olmasına hayranlık duymamak elde değil. Kıyıya iyice yaklaşıp görüş açınız genişlediğinde, Vaniköy Camii suyun hemen kenarında öyle durur ki sanki dalgaların içinden yükseliyormuş hissi verir. Yat turunuz esnasında rehberiniz yanınızdaysa, size bu caminin asırlık hikâyesini ve 2020'deki yangınla küle döndükten sonra nasıl küllerinden yeniden doğduğunu mutlaka anlatacaktır. Teknenin güvertesinden bu tarihî yapıyı izlerken yenilenmiş ahşap duvarların ve onarılan çatısının sayesinde caminin bugün ilk günkü zarafetine yeniden kavuştuğunu kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Üstelik yapının kıyıda dalgalarla neredeyse temas edecek kadar yakın durması, denizden bakanlara benzersiz bir perspektif sunar. Çevresindeki yeşil doku ve suyun mavisiyle çerçevelenen ince minare, İstanbul siluetinin zarif bir detayı olarak hafızalara kazınmaktadır.
Siz de Boğaz'ın bu saklı güzelliğini yakından görmek ve İstanbul'un tarihi mirasını denizden keşfetmenin ayrıcalığını yaşamak için bir yat kiralayın. Konforlu bir yat gezisi eşliğinde, rotanızı Üsküdar kıyılarına çevirip Vaniköy açıklarında kısa bir mola vererek bu nadide camiyi tüm ihtişamıyla fotoğraflama şansı yakalayabilirsiniz. Boğaz turunuzun sonunda, yüzyıllara meydan okuyan bu zarif mabedi denizden selamlamış olmanın verdiği huzur ve İstanbul'u farklı bir açıdan keşfetmenin mutluluğu, seyahatinizin unutulmaz anılarından biri olacaktır.