Bebek semtinde, Boğaz kıyısında yükselen Emine Valide Paşa Yalısı; pastel pembe ve beyaz tonlardaki görkemli cephesi ve yaklaşık 76 metrelik upuzun rıhtımıyla İstanbul Boğazı'nın en dikkat çekici yapılarından biridir.
Boğaz'ın en güzel koylarından Bebek Koyu'nun dingin sularıyla uyum içinde yükselen bu zarif sahilsaray, hem karadan hem de denizden bakanları kendine hayran bırakıyor. Osmanlı döneminden günümüze uzanan tarihî dokusu ve ince mimarisiyle, sıra dışı hikâyesini barındıran yalı; yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çeken özel bir durak konumundadır.
Emine Valide Paşa Yalısı'nın Tarihçesi
Emine Valide Paşa Yalısı'nın geçmişi 18. yüzyıla uzanmaktadır. Bu noktadaki ilk yapı, 1781 yılında Sultan I. Abdülhamit devrinin şeyhülislâmı Dürrizade Mehmed Âtaullah Efendi için inşa edilmiş bir ahşap yalıydı. Sonraki yıllarda yalı, Sultan II. Mahmut'un sadrazamlarından Mehmed Rauf Paşa'nın mülkü olmuş; ardından Tanzimat döneminin önde gelen devlet adamlarından Mehmet Emin Âli Paşa tarafından satın alınıp yenilenmiştir. Âli Paşa'nın hariciye nazırlığı (Dışişleri Bakanlığı) döneminde yalı, pek çok önemli toplantı ve davete ev sahipliği yapmıştır. 1858 Karadağ Konferansı burada toplanmış; Osmanlı'nın Girit İsyanı'nı bastırma hazırlıkları bu yalıda yapılmıştır. Ayrıca 1869'da İstanbul'u ziyaret eden İngiliz Veliaht Prensi (sonradan Kral VII. Edward) onuruna verilen ziyafete ve Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph'in ağırlanmasına bu yalı şahitlik etmiştir. Âli Paşa'nın 1871'de ölümünün ardından yalı bir süre bakımsız kalmış, eski görkemini yitirmeye başlamıştır.
Rivayete göre Sultan II. Abdülhamit, 1890'lar civarında yalıyı Âli Paşa'nın mirasçılarından satın alarak son Mısır hıdivi Abbas Hilmi Paşa'ya armağan etmiştir. Kısa süre sonra Hidiv Abbas Hilmi, Osmanlı Sarayı'yla yakın ilişkileri olan annesi Prenses Emine Necibe'ye (Emine Valide Paşa) İstanbul ziyaretlerinde kullanması için bu yalıyı tahsis etmiştir. "Valide Paşa" unvanıyla anılan Prenses Emine Necibe, Osmanlı tarihinde paşa unvanı verilen tek kadındır. İstanbul'a ilk geldiğinde bir süre bu eski ahşap yalıda konaklayan Emine Valide Paşa, yapının harap durumda olması nedeniyle 1902 yılında eski yapıyı tamamen yıktırarak yerine ünlü İtalyan mimar Raimondo D'Aronco'ya bugün gördüğümüz görkemli sahilsarayı inşa ettirmiştir. D'Aronco'nun Art Nouveau (Yeni Sanat) üslubunda tasarladığı bu yeni kâgir yalı, Hıdiva Sarayı adıyla da anılmıştır ve kısa sürede Osmanlı ve Mısır sosyetesinin ağırlandığı gösterişli davetlere ev sahipliği yapmaya başlamıştır. Emine Valide Paşa, 20. yüzyılın başlarında bu yalıda sayısız ziyafet ve etkinlik düzenleyerek İstanbul cemiyet hayatında iz bırakmıştır.
1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Emine Valide Paşa, bir jest olarak yalısını yeni kurulan devlete bağışlamak istedi. Ancak devir işlemleri sırasındaki resmî yazışmalarda kendisine "Emine Valide Paşa" yerine, Bebek'te ikamet etmesine atfen "Bebekli Emine Hanım" şeklinde hitap edildi. Zira genç Cumhuriyet, "paşa", "ağa", "bey" gibi unvanları artık kullanmamaktaydı. Osmanlı Sultanı'nın ihsanı olarak aldığı "Paşa" unvanının kullanılmamasına içerleyen Valide Paşa, bu kararından vazgeçti. İstanbul'da henüz diplomatik bir binası olmayan Mısır hükümetiyle temasa geçen Valide Paşa, yalısını ölene dek içindeki av köşkünde oturma şartıyla Mısır hükümetine bağışladı. Bu şartlı bağışla birlikte yalı, Mısır'ın İstanbul Başkonsolosluğu olarak hizmet vermeye başladı. Emine Valide Paşa hayatının son yıllarını yalının arkasındaki küçük köşkte geçirdi ve 1931 yılında vefat edince vasiyeti gereği bu köşk yıktırıldı. Bebek'teki görkemli yalı ise günümüze dek Mısır Başkonsolosluğu olarak kullanılmaya devam etmiş; Boğaz manzarası içindeki varlığıyla İstanbul'un uluslararası mirasının bir parçası haline gelmiştir.
Emine Valide Paşa Yalısı'nı Yatla Keşfedin
Bebek kıyılarında bir teknenin güvertesinden bu göz alıcı yalıyı izlemek, insana adeta zamanda yolculuk yapıyormuş hissi verir. Yat kiralayıp yapılacak özel bir Boğaz turu sırasında, yalının pastel tonlardaki görkemli cephesinin suya vuran yansımasını seyretmek büyüleyici bir deneyim olacaktır. Gündüzleri mermer beyazı ve pembe detaylarıyla ışıldayan yapı, akşamları ışıklandırıldığında adeta bir saraya dönüşerek Boğaz silüetine farklı bir renk katar. Yalının önünde dalgalanan Mısır bayrağı ise İstanbul'un çok kültürlü tarihine dair sürpriz bir ayrıntı olarak dikkat çekmektedir.
Elbette Boğaz'ın bu incisini en güzel açıdan keşfetmenin yolu, İstanbul yat kiralama seçeneğinden faydalanmaktır. Karadan bakıldığında kısmen gizli kalan bu muhteşem yalının tüm heybetini, deniz tarafından yaklaşarak çok daha iyi fark edebilirsiniz. Yatınızla Bebek açıklarına doğru süzüldüğünüzde, yalının boydan boya uzanan 76 metrelik rıhtımının ihtişamını ve D'Aronco’nun eserine işlenmiş ince mimari detayları yakından gözlemleme şansı bulacaksınız. Kalabalıklardan uzakta, tamamen kendi rotanızı çizerek yapacağınız böyle bir tekne gezisi; Boğaz'ın tarihî güzelliklerini keşfetmenin en ayrıcalıklı ve huzurlu yoludur.
Böylesine etkileyici bir yapıyı yakından deneyimlemek isterseniz, Boğaz turunuza çıkarken mutlaka bir yat kiralayın. Dalgaların yalının taş duvarlarına vurduğu ritmi dinleyip kameranızla bu manzarayı ölümsüzleştirirken Emine Valide Paşa Yalısı'nın geçmişten süzülüp gelen ihtişamını tüm duyularınızla hissedeceksiniz. Hatta tur esnasında rehberiniz bu yalıyı işaret edip Osmanlı tarihindeki tek kadın paşanın ilginç hikâyesini anlattığında, konuklarınız arasında şaşkınlıkla karışık bir hayranlık dalgası esecektir. İstanbul'un çok katmanlı tarihinden böylesine özgün bir kesiti canlı canlı görmek, Boğaz turunuzun unutulmaz anılarından biri olacaktır.