Esma Sultan Yalısı

Esma Sultan Yalısı

Boğaziçi kıyısında, Ortaköy Camii'nin hemen yanında yükselen tarihi Esma Sultan Yalısı, kırmızı tuğladan dış cephesiyle ilk bakışta dikkat çekmektedir.
İstanbul Boğazı'nın Avrupa yakasındaki bu görkemli yalı, Osmanlı dönemine ait zarif mimarisi ve etkileyici konumuyla hem geçmişin izlerini hem de modern dokunuşları bir araya getiriyor. Sahilden veya denizden yaklaşıldığında, yalıdan geriye kalan dış duvarların ardında parıldayan cam paneller görülür; bu da yapıya bir "Zamanda asılı kalmış" görünümü vererek ziyaretçide merak uyandırır. Tarihle dolu atmosferi ve Boğaz manzarası sayesinde Esma Sultan Yalısı, İstanbul'u keşfeden yerli ve yabancı turistler için büyüleyici bir ilk izlenim bırakır.

Esma Sultan Yalısı'nın Tarihçesi

19. yüzyılın son çeyreğinde inşa edilen Esma Sultan Yalısı'nın geçmişi Osmanlı hanedanının hikâyesiyle iç içedir. Yalı, Sultan Abdülaziz'in kızı olan Osmanlı prensesi Esma Sultan için 1875 yılında ünlü mimar Sarkis Balyan tarafından yaptırıldı ve 1889'da Esma Sultan'a düğün hediyesi olarak sunuldu. Aslında Esma Sultan evlenmeden önce aynı yerde 17. yüzyıldan kalma eski bir konak (Tırnakçı Yalısı) bulunuyordu; bu eski yalı onarılarak genç prenses için hazırlanmıştı. Ortaköy semtinin o dönemdeki en büyük ahşap sahilsarayı olarak bilinen yapı, Esma Sultan'a armağan edildiği ilk yıllarda halk arasında hâlâ "Tırnakçı Yalısı" adıyla anılıyordu. Hatta bundan yıllar önce, Sultan I. Abdülhamid'in kızı olan başka bir Esma Sultan ile eşi Kaptan-ı Derya Küçük Hüseyin Paşa'nın da bir dönem bu eski yalıda ikamet ettiği rivayet edilir.

Genç yaşta bu tarihi yalıya kavuşan Esma Sultan ne yazık ki burada uzun süre yaşamadı; 1899 yılında henüz 26 yaşındayken hayatını kaybetti. Esma Sultan'ın vefatının ardından yalı, Sultan II. Abdülhamid tarafından kız kardeşi Cemile Sultan'a tahsis edildi; onun ölümünden sonra ise Sultan V. Murad'ın kızı Fatma Sultan yalının yeni sahibi oldu. Böylece yalı 1915 yılına dek Osmanlı hanedanı mensuplarının mülkiyetinde kaldı. Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde, 1918'den itibaren yapı bir Rum okuluna dönüştürüldü ve eğitim kurumu olarak hizmet vermeye başladı. Ancak 1920'lerin başlarında meydana gelen büyük bir yangın, yalının ciddi hasar görmesine yol açtı. Yanan kısımlar onarılmadan, 1922 yılından itibaren bina Tekel tarafından tütün deposu olarak kullanılmaya başlandı.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında el değiştiren yapı, 1952'de Saffet Baştımar adında bir tüccar tarafından satın alındı. Baştımar, harap haldeki yalının içini marangozhane, mobilya atölyesi ve kömür deposu olarak kullandı; bu dönemde yalı çevrede "Baştımar Yalısı" adıyla da anılır olmuştu. 1975 yılına gelindiğinde, yapı sahiplerince satışa çıkarıldı. Ne var ki aynı yıl içinde çıkan bir yangın bu tarihî yalının kaderini bir kez daha değiştirdi: Alevler sonucunda yalının yalnızca dış taş duvarları ayakta kalabildi ve yalı bir harabeye dönüştü. Dönemin İstanbul sosyetesinde bile "Esma Sultan Yalısı yandı" haberi büyük üzüntü yaratırken, yıkıntı halindeki yapının konumu ve bahçesi onu yine de tamamen unutturmadı. Yalının geniş bahçesi, harap binaya rağmen 1980'ler boyunca çeşitli açık hava konserleri ve davetler için kullanılmaya devam edildi.

1990'lı yıllarda Esma Sultan Yalısı yeniden hayata dönecek önemli bir adım ile karşılaştı: The Marmara Otelleri zinciri, Boğaz kenarındaki bu değerli yapıyı satın aldı. 1990'ların sonunda kapsamlı bir restorasyon ve yeniden işlevlendirme projesi başlatıldı. Tarihi yalının sadece dış duvarları ayakta kaldığı için, restorasyon ekibi bu duvarları aynen koruyup içerisine modern bir yapı inşa etmeyi planladı. Mimarlar Haluk Sezgin ve Philippe Robert'in tasarımıyla, 2001 yılına gelindiğinde Esma Sultan Yalısı cam ve çelik kullanılarak iç mekânı yeniden inşa edilmiş şekilde kapılarını açtı. Dışarıdan bakıldığında harabe görünümündeki kırmızı tuğla duvarlar aynen dururken, iç kısımda modern bir etkinlik salonu yaratılması İstanbul'da o dönem ses getiren bir restorasyon hamlesiydi. 2001'den itibaren tarihî atmosferi korunmuş bu yeni mekân, turizm ve kültür amaçlı kullanım için İstanbullulara ve ziyaretçilere hizmet vermeye başladı.

Esma Sultan Yalısı

Esma Sultan Yalısı'nın Mimari Özellikleri

Esma Sultan Yalısı mimari üslup olarak Neo-klasik tarzdadır ve Osmanlı'nın Batılılaşma dönemine ait estetik izler taşır. Yalı, iki ana kat ve bir çatı katından oluşan dikdörtgen planlı hacimli bir kitledir. Geleneksel ahşap yalı mimarisinden farklı olarak, Esma Sultan Yalısı'nın cephesi kagir (tuğla/taş) malzeme ile inşa edilmiş, iç bölümleri ise bağdadi olarak adlandırılan ahşap konstrüksiyon tekniği ile yapılmıştır. Bu sağlam tuğla dış cephe, Boğazın nemli iklimine karşı yapının dayanıklılığını artırırken, geniş cephe ölçüleriyle de emsallerinden ayrılır. Nitekim yalı, Ortaköy sahil şeridindeki en geniş cepheli yalılardan biri olup kendi döneminin en büyük sahilsarayları arasında sayılmaktaydı. Deniz cephesinde iki oda ve karaya bakan tarafta iki oda olmak üzere, ortada merkezi bir sofa (hol) etrafında organize edilen plan düzeni klasik Osmanlı konut planının izlerini yansıtıyor. Cephede ortada yer alan geniş salon bölümü, dışarıya doğru hafif çıkma yaparak kendini gösterir ve bu çıkmanın üzerinde üçgen biçimli bir alınlık bulunur. Yalının orta aksında konumlanan büyük merdiven ise o dönemdeki yalılarda nadir görülen anıtsal bir iç sirkülasyon unsuru olarak dikkat çekmektedir.

1975'teki yangından sonra geriye yalnızca dört dış duvar kaldığından, 2000'li yıllardaki restorasyonda yalının iç mekânı tamamen modern malzemelerle yeniden yaratıldı. Dışarıdan bakıldığında yalıyı çevreleyen tarihi tuğla duvarlar aynen korunmuştur; ancak bu duvarların içerisine onlara temas etmeyen bağımsız bir çelik ve cam strüktür inşa edilmiştir. Bu tasarım sayesinde yeni yapı ile tarihi duvarlar arasında belli bir mesafe bırakılarak ikisi "Askı çubukları" ile birbirine bağlanmıştır. Böylece modern iç yapının yükü eski duvarlara binmemekte, aynı zamanda yapının deprem ve sert hava koşullarına karşı dayanıklılığı artırılmaktadır. Yalının iç bölümünde kullanılan bol miktarda cam, dışarıdan bakıldığında eski pencerelerden görülebilecek şekilde parlatılmış ve adeta bir "Cam kutu" efekti yaratılmıştır. Gündüzleri güneş ışığını içeri bolca alan bu şeffaf yapı, geceleri ise özel aydınlatmalarla kentin silüetinde büyüleyici bir tablo oluşturuyor.

Yalının restorasyon sonrası günümüzdeki hali, tuğla dış cephe duvarları içerisinde çelik ve cam ile inşa edilmiş modern iç yapıyı gözler önüne sermektedir. Tarihi dokunun korunmasıyla birlikte, yalının özgün dış görünümü eski bir "Harabe"yi andırsa da içerideki çağdaş tasarım sayesinde etkinlikler için konforlu ve işlevsel alanlar elde edilmiştir. Bu birleşim, Esma Sultan Yalısı'nı mimari açıdan eşsiz kılan en önemli özelliktir. Örneğin, giriş (zemin) katında günümüzde bir restoran ve bar bulunurken, kıvrımlı modern bir merdivenle çıkılan üst katlar geniş bir salon ve toplantı/etkinlik alanı olarak düzenlenmiştir. Boğaz'a nazır geniş bir bahçeye sahip olan yapı, tarihi cephe duvarları ile modern cam kutunun tezat uyumu sayesinde İstanbul'da tarihî mirasın çağdaş kullanımla harmanlanmasına örnek teşkil eden ödüllük bir restorasyon projesi olarak anılmaktadır.

Esma Sultan Yalısı'nın Kültürel ve Sosyal Önemi

Esma Sultan Yalısı, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönem prenseslerinden Esma Sultan'ın hatırasını yaşatan bir yapı olması bakımından kültürel değer taşır. Esma Sultan, 1873 yılında Dolmabahçe Sarayı'nda dünyaya geldi ve babası Sultan Abdülaziz 1876'da tahttan indirildikten sonra çocuk yaşta amcası Sultan II. Abdülhamid'in himayesinde Yıldız Sarayı'nda yetiştirildi. Henüz 16 yaşındayken zamanın önde gelen devlet adamlarından Çerkes Mehmed Paşa ile evlendirilen Esma Sultan'ın hayatı, ne yazık ki uzun sürmedi. Dört oğul ve bir kız evlat sahibi olan Esma Sultan, 7 Mayıs 1899 tarihinde son çocuğunu dünyaya getirdiği sırada vefat etti. Geride bıraktığı isim taşıyan bu yalı ise onun anısını bugüne taşımaktadır.

Osmanlı hanedanına mensup kadın sultanların 19. yüzyıldaki yaşam tarzını gözler önüne seren Esma Sultan Yalısı, aynı zamanda Cumhuriyet döneminde geçirdiği dönüşümlerle İstanbul'un değişen sosyo-kültürel yapısına da tanıklık etmiştir. Yalının 1920'lerden itibaren okul, depo gibi işlevlerle kullanılması, İstanbul'un o döneminde yaşanan toplumsal değişimlerin bir yansımasıdır. Harap hale geldikten sonra uzun yıllar kaderine terk edilse de 1990'larda gerçekleştirilen restorasyon sayesinde yapı, İstanbul'un kültürel hayatına yeniden kazandırılmıştır. Günümüzde Esma Sultan Yalısı, The Marmara grubunun özel bir etkinlik mekanı olarak işlettiği, şehrin en prestijli buluşma noktalarından biridir. Tarihi yalı atmosferinde modern etkinliklere ev sahipliği yapabilmesi, ona benzersiz bir cazibe kazandırmaktadır. Bahçesinde 1.000 kişiye kadar, kapalı mekanlarında ise birkaç yüz kişiye kadar misafir ağırlayabildiği için büyük organizasyonlar için de ideal bir ortam sunar. Bu yönüyle, İstanbul'un kültür-sanat ve sosyal yaşamında özel bir yere sahiptir.

Her yıl İstanbul Uluslararası Caz Festivali ve İstanbul Müzik Festivali kapsamındaki bazı konserler bu tarihi mekânda düzenlenmektedir. Boğaz'ın enfes manzarası eşliğinde, tarihi duvarlar arasında caz ve klasik müzik ezgilerini dinlemek, katılımcılar için unutulmaz bir deneyimdir. Yalı, geçmişte ayrıca bir televizyon programı olan Şeffaf Oda'ya çekim mekânı olarak da ev sahipliği yapmıştır. Tüm bunlar, Esma Sultan Yalısı'nın yaşayan bir kültürel miras olarak halen ne denli aktif ve önemli bir rol üstlendiğini gösteriyor. Özel davetlerden şirket toplantılarına kadar pek çok etkinliğe sahne olan yalı, tarih ile modernliğin buluştuğu bir atmosferde konuklarına eşsiz bir deneyim vaat etmektedir. Eski bir Osmanlı sarayının anılarını duvarlarında taşıyan bu yapı, bugün İstanbul'un kalbinde, tarih ve zarafeti bir araya getiren benzersiz bir mekân olarak hizmet vermeye devam etmektedir.

Esma Sultan Yalısı Hakkında Az Bilinenler ve İlginç Detaylar

Boğaz kıyısında yüz yılı aşkın süredir ayakta duran bu görkemli yalı, sadece mimarisiyle değil, zamanla içinde biriken hikâyeleriyle de dikkat çekicidir. Herkesin bildiği dış görünümünün ötesinde, Esma Sultan Yalısı'nın geçmişinde pek çok gözden kaçmış detay ve şaşırtıcı bilgi vardır:

"Baştımar Yalısı" Adı
Yalı, 1950'lerde Saffet Baştımar tarafından satın alınıp depo ve atölye olarak kullanıldığında, halk arasında bir süre Baştımar Yalısı olarak da anıldı. Bugün pek hatırlanmasa da, bu ad kullanıldığı dönemin sahibine bir göndermedir.

Tırnakçı Yalısı ve Önceki Sahipleri
Esma Sultan Yalısı'nın bulunduğu yerdeki önceki yapı, Osmanlı döneminde Tırnakçı Yalısı adıyla biliniyordu. Bu eski yalının bir dönem Kaptan-ı Derya Küçük Hüseyin Paşa ve eşi (Sultan I. Abdülhamid'in kızı Esma Sultan) tarafından mesken tutulduğu tarih kayıtlarında geçer. Yani aynı konak, bir asır arayla iki farklı Esma Sultan'ın hatırasını taşımaktadır.

Yangınlar ve Küllerinden Doğuş
Yalı, 20. yüzyılda iki büyük yangın geçirdi. İlki 1920'lerdeki yangın, ikincisi ise 1975 yılındaki yangındır. 1975 yangını sonrası sadece dış cepheleri kalan yalı, uzun yıllar bir harabe olarak kaldı. Bu süre zarfında bahçesi açık hava etkinliklerine mekan oldu ve adeta "Küçük bir amfitiyatro" gibi kullanıldı. Bu durum, yapının tamamen yok olmadan İstanbul halkının hafızasında kalmasına yardımcı oldu.

Modern Mühendislik Çözümü
Restorasyon sırasında yalının iç kısmına inşa edilen çelik ve cam yapı, tarihi tuğla duvarlara doğrudan temas etmemektedir. Yeni yapı, etrafındaki dış duvarlara çelik gergi çubukları ile sabitlenmiştir. Bu akıllı mühendislik çözümü sayesinde eski ve yeni yapı arasında boşluk bırakılarak, olası deprem hareketlerinde esnek davranması ve yüke karşı dayanım sağlanması hedeflenmiştir. Ziyaretçiler içeride dolaşırken, başlarını kaldırdıklarında bu çelik çubukları ve modern iskeleti görebilirler.

Boğaz'ın En Geniş Yalılarından Biri
Esma Sultan Yalısı, İstanbul Boğazı'ndaki geleneksel yalılara kıyasla oldukça geniş bir cepheye sahiptir. Ortaköy sahil şeridinde zamanında inşa edilmiş en büyük ahşap yapılardan biri olması, onun ne denli ihtişamlı bir konak olduğunu göstermektedir. Günümüzde yalıyı ön cepheden görenler, üç katlı tuğla duvarların oluşturduğu geniş yüzeyin ihtişamını ve dönemin mimari gücünü hissedebilirler.

Esma Sultan Yalısı'nı Yatla Boğaz'dan Keşfedin

Boğaz'ın lacivert sularında süzülürken, tarihin ve doğal güzelliğin iç içe geçtiği benzersiz manzaralarla karşılaşırsınız. İstanbul'da yapılacak bir Boğaz turu esnasında, teknenin güvertesinden Ortaköy sırtlarını izlerken Esma Sultan Yalısı'nın tarihi siluetini görmek, insanda adeta zaman tüneline girmiş hissi uyandırır. Sabahın erken saatlerinde Boğaz'ın üzerinde hafif bir sis tabakası varken yalı, sislerin arasından beliren kırmızı tuğla duvarlarıyla masalsı bir atmosfere bürünür. Akşamüstü saatlerinde ise güneşin kızıllığı yalının pencerelerinden yansıyarak suda kırılmalar oluşturur; bu manzarayı tekne gezisi sırasında izlemek, fotoğraf tutkunları için kaçırılmayacak bir fırsattır. Tarihi yalı, deniz cephesinden bakıldığında karadakinden çok daha farklı detaylar sunar: Duvarlarındaki her bir tuğlanın dokusu, kemerli pencerelerin ardındaki modern cam yüzeylerin parıltısı ve bahçesindeki asırlık ağaçların silueti, denizden bakanlara özel bir perspektif kazandırır.

Elbette böylesine etkileyici bir yapıyı yakından görmek için denize açılmak şart. Boğaz'da yat kiralamak, kalabalık kıyı trafiğinden uzakta kendi rotanızı oluşturup bu güzellikleri keşfetmenin en özgür yoludur. Özel bir tekneyle yalıya doğru yaklaşırken, tarihi duvarların ihtişamını herhangi bir engel olmaksızın seyredebilirsiniz. Gündüz saatlerinde martı sesleri eşliğinde yalının önünden süzülürken veya gece ışıklandırıldığında suların üzerinden baktığınızda, kendinizi tarihle iç içe bir yolculuğa çıkmış gibi hissedeceksiniz. İstanbul Boğazı'nın akıntılarına karşı yol alırken bir yandan da böylesi bir Osmanlı mirasını görmek, şehrin ruhunu daha derinden hissetmenizi sağlar.

Eğer kendi programınıza uygun şekilde Boğaz'ı gezmek istiyorsanız, yat kiralamanız en ideal seçenektir. Kendi kiraladığınız teknenin rahatlığıyla, kalabalık tur teknelerinin sabit güzergâhlarına bağlı kalmadan dilediğiniz noktada durabilir, dilediğiniz açıdan fotoğraf çekebilirsiniz. Esma Sultan Yalısı'nın deniz cephesini tam karşıdan görebileceğiniz bir mesafede teknenizi demirleyip, rehberinizden yalının hikâyesini dinlerken bir yandan da tarihi duvarlara dokunacak kadar yakın olma ayrıcalığını yaşayabilirsiniz. Boğaz'ın serin esintisi yüzünüze vururken, yalıya karşı en sevdiğiniz müziği açıp anın tadını çıkarmak, İstanbul gezinize unutulmaz bir anı katacaktır. Üstelik yatınızın konforunda, ister ailenizle ister dostlarınızla kendi özel turunuzu gerçekleştirirken, şehrin bu eşsiz köşesinin keyfine doya doya varabilirsiniz.

Birçok İstanbullu ve turist, boğaz keyfi yaparken yat kiralamayı tercih ediyor. Özellikle yaz akşamlarında, ışıklarla süslü Boğaz Köprüsü'nün hemen altından geçip Ortaköy açıklarına geldiğinizde, Esma Sultan Yalısı'nın önünden yavaşça geçmek turun en büyülü anlarından biri haline geliyor. Yatınızın güvertesinden elinizde içeceğinizle yalının görkemine bakarken, onun geçmişteki şatafatlı günlerini hayal etmek zor değil. Belki bir zamanlar bu pencerelerden balo elbiseleriyle Osmanlı sultanları bakıyor, bahçesinde dönemin elitleri dolaşıyordu... Şimdi ise siz, modern bir gezgin olarak aynı noktadan bu manzarayı seyrediyorsunuz. Bu deneyim, İstanbul'da özel yat turu yapmanın sunduğu ayrıcalıklardan sadece biri. Kendi rotanızı çizip, istediğiniz süreyle baş başa kalacağınız bu yolculukta Esma Sultan Yalısı gibi tarihi hazineler sizin için bambaşka bir anlam kazanacak.

İstanbul'un kalabalığından uzakta, Boğaz'ın orta yerinde dalgaların ve rüzgârın sesiyle baş başa kalmak isterseniz yapmanız gereken şey basit: Bir yat kiralayarak Boğaz sularına açılmak. Yat kiralayarak dilediğiniz an rotanızı Ortaköy'e doğru çevirebilir ve Esma Sultan Yalısı'nın önünde biraz soluklanabilirsiniz. Tekneniz hafifçe sallanırken, yalının görkemli duvarlarına bakıp geçmişi düşlemek insana huzur veriyor. Ayrıca yatınız sayesinde günün farklı saatlerinde yalının güzelliğini farklı ışık koşullarında gözlemleme şansınız da olacak. Sabahın yumuşak ışığında ayrı, akşam üzeri gün batımında bambaşka bir atmosfer... Teknenin güvertesinden fotoğraf makinenizi veya telefonunuzu çıkarıp bu anları ölümsüzleştirebilirsiniz; kırmızı tuğlaların önünde hatıra fotoğrafı çekilmek, denizden İstanbul'u turlayan birçok gezginin favori anılarından biri. Kısacası, Esma Sultan Yalısı'nı Boğaz'dan keşfetmek, onu sadece karadan görmeye kıyasla çok daha etkileyici ve unutulmaz bir deneyimdir.