İstanbul Boğazı'nın Avrupa yakasında, Beşiktaş ile Ortaköy semtleri arasında uzanan Feriye Sarayı, deniz kenarındaki konumu ve zarif mimarisiyle ilk bakışta etkileyici bir tarihi yapılar topluluğudur.
19. yüzyıl sonlarında Osmanlı döneminde inşa edilen bu saray kompleksi, sahil boyunca sıralanmış birkaç görkemli binadan oluşuyor. Günümüzde
Feriye Sarayı'nın binaları eğitim kurumları (üniversite ve lise) tarafından kullanılmakta olup tarihî dokusuyla ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.
Feriye Sarayı'nın Tarihçesi
Sultan
Abdülaziz döneminde (1861–1876) 1870'li yıllarda inşa edilen Feriye Sarayı, Dolmabahçe (1856) ve Çırağan (1872) sarayları Osmanlı hanedanı için yetersiz kalınca, ek saray binaları olarak Boğaz kıyısında yaptırılmıştır. Feriye adı Osmanlı Türkçesinde "Yan" veya "İkincil" anlamına gelir; nitekim bu yapılar, ana sarayların yanında ikinci derecede saraylar olarak tasarlanmıştır. Feriye Sarayları, başlangıçta padişahın uygun gördüğü Osmanlı ailesi üyelerinin ve kendine ait kışlık sarayı olmayanların ikamet ettiği binalardı. Osmanlı tarihinde önemli bir yeri de vardır: 30 Mayıs 1876 darbesiyle tahttan indirilen Sultan Abdülaziz, dört gün Topkapı Sarayı'nda tutulduktan sonra kendi isteğiyle Feriye Sarayı'na nakledilmiş, ancak 4 Haziran 1876'da burada bilekleri kesilmiş halde ölü bulunmuştur.
3 Mart 1924'te halifeliğin kaldırılmasıyla Osmanlı hanedanı üyeleri yurt dışına gönderildikten sonra bir süre boş kalan Feriye Sarayı binalarının eğitim kurumu olarak değerlendirilmesine karar verildi. 1927'de Yüksek Denizcilik Okulu (daha sonra İTÜ Denizcilik Fakültesi) kompleksin bir bölümüne taşındı; 1928–1929 öğretim yılında ise Kabataş Erkek Lisesi diğer bir bölümünü kullanmaya başladı. 1967'de Galatasaray Lisesi kız öğrencileri kabul edince sarayın bir kısmı bu lisenin kız bölümü olarak tahsis edildi. Öte yandan, Ortaköy Camii'ne yakın bazı saray yapıları uzun yıllar bakımsız kalarak boş bir halde bekledi. 1980'lerde Denizcilik Okulu Tuzla'ya taşınıp boşalınca, 1982'den itibaren o kısım Ziya Kalkavan Denizcilik Meslek Lisesi olarak kullanılmaya başlandı.
Feriye Sarayı'nın işlevi zaman içinde farklı biçimlerde devam etti. Galatasaray Lisesi'nin kız bölümü olarak kullanılan kısım, 1992 yılında Galatasaray Üniversitesi'ne devredilerek yükseköğretim amaçlı kullanılmaya başlandı. Yıllarca harap vaziyette boş duran bir başka bölüm ise Kabataş Eğitim Vakfı tarafından restore edilip 1995'te
Feriye Lokantası adıyla restoran ve kültür merkezi olarak hizmete açıldı. Kompleksin Galatasaray Üniversitesi tarafından kullanılan ana yapısı 22 Ocak 2013'te çıkan bir yangında ağır hasar gördü; çatısı çöken bu tarihi bina kullanılamaz hale geldi. Uzun süren çalışmalar sonucunda onarım projesi tamamlanarak 2019'da bina aslına uygun biçimde restore edildi ve eğitime tekrar kazandırıldı.
Feriye Sarayı'nın Mimari Özellikleri
Feriye Sarayı, mimari açıdan Osmanlı'nın Batı etkisindeki saray üslubunu yansıtan bir örnektir. Yapının mimarı, dönemin ünlü saray mimarlarından Balyan ailesine mensup Sarkis Balyan'dır. 19. yüzyılda popüler olan Neoklasik (yeniden canlandırılan klasik) tarz ve yer yer Barok (gösterişli ve süslü) öğeler, sarayın tasarımına damgasını vurmuştur. Bununla birlikte yapı, geleneksel Osmanlı mimarisinin bazı öğelerini de barındırıyor. Dış cephe süslemelerinde mermer ve taş işçiliği ön plandadır; cephelerde büyük kemerli pencereler ve klasik motifli işlemeler göze çarpmaktadır.
Feriye Sarayı bir bütün olarak tek bir yapı değil, birden fazla binadan oluşan bir kompleks niteliğindedir. Boğaz kenarında lineer şekilde dizilmiş üç ana yapı, bir cariyeler koğuşu (sultanın haremindeki kadınlara ait bölüm) ve iki katlı küçük bir sahil köşkü, sarayın deniz cepheli kısmını oluşturuyor. Kara tarafında ise bu binalara hizmet eden ek yapılar vardır. İç mekân düzenlemesi, dönemin diğer saraylarında olduğu gibi görkemli salonlar ve yüksek tavanlarla dikkat çekmektedir. Odaların duvarlarında zarif kabartma süslemeler ve tavanlarda kalem işi motifler vardır. Ayrıca boydan boya büyük pencereler, hem iç mekânları aydınlatmakta hem de Boğaz manzarasını içeri taşımaktadır. Bu özellikleriyle Feriye Sarayı, hem Osmanlı saray mimarisinin estetiğini hem de Boğaz'ın eşsiz manzarasını bir araya getiren özgün bir tarihi mirastır.
Feriye Sarayı'nı Yatla Boğaz'dan Keşfedin
Boğaz'ın ortasında ilerlerken Beşiktaş ile Ortaköy arasındaki kıyıda zarif bir yapı silueti belirir: Feriye Sarayı. Beyaz cepheleri, kemerli pencereleri ve suya uzanan sade rıhtımıyla bu yapı, denizden bakıldığında daha dingin ve estetik bir karakter kazanır. Suyun hafif hareketiyle titreşen yansıması, sarayın mimarisine zarif bir dinamizm katar.
İstanbul'un kıyı hattını etkileyici bir açıdan keşfetmenin yolu elbette
yat kiralamak. Karadan geçerken gözden kaçan mimari ayrıntılar, denizden bakıldığında fark edilir hâle gelir. Feriye Sarayı'nın uzantılı yapısı ve tarihi bütünlüğü de işte bu açıdan anlam kazanır. Boğaz'da kişisel bir rota oluşturup farklı yapıları keşfetmek istiyorsanız, özel bir tur için yat kiralamanız doğru bir tercih olacaktır. Feriye Sarayı'nın önünde kısa bir durakla hem fotoğraf çekebilir hem de Boğaz'ın en sakin bölgelerinden birinde manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.
Tarihi bir yapının suyla kurduğu ilişkiyi yerinde görmek için yat kiralayarak Feriye'nin önünden geçmek, sıradan bir seyahati kültürel bir yolculuğa dönüştürür. Sessizce ilerleyen teknenizden baktığınızda, sarayın cephe oranları, deniz kapıları ve özgün mimari dili çok daha net hissedilir. Boğaz'ın sunduğu bu ayrıcalıklı perspektifi kaçırmamak için siz de hemen bir yat kiralayın. Feriye Sarayı'nı denizden selamlayarak, İstanbul'un geçmişiyle su üzerinden kurduğunuz bu bağ sayesinde unutulmaz anılarınıza bir yenisini ekleyin.