İstanbul Boğazı'nın Avrupa yakasında, Beşiktaş ilçesine bağlı Ortaköy semtinde bulunan Hatice Sultan Yalısı, tarihi dokusuyla hemen dikkat çeken görkemli bir sahil sarayıdır
19. yüzyıl sonu Osmanlı zarafetini yansıtan beyaz cephesi, yanı başındaki ünlü Ortaköy Camii (Büyük Mecidiye Camii) ile birlikte Boğaz siluetinde göze çarpan bir tablo oluşturmaktadır. Modern şehir manzarasının ortasında geçmişin izlerini taşıyan bu yapı, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü (eski adıyla Boğaziçi Köprüsü) ayağının dibinde yükselerek eski ile yeniyi buluşturuyor. Zaman içinde meydana gelen yangınlar nedeniyle Ortaköy civarındaki benzer köşklerin çoğu yok olmuşken, Hatice Sultan Yalısı günümüze ulaşabilen tek Hanım Sultan yalısı olmasıyla tarih meraklıları için ayrı bir değer taşımaktadır.
Hatice Sultan Yalısı'nın Tarihçesi
Hatice Sultan Yalısı'nın hikâyesi Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde başlıyor. 1800'lerin sonunda Sultan II. Abdülhamid, tahttan indirilen amcası V. Murat'ın ailesine destek olmak amacıyla onun kızlarına Boğaz kıyısında yalılar tahsis etmeye karar verdi. Bu kapsamda Ortaköy sahilinde inşa ettirilen iki görkemli yalıdan biri, Sultan V. Murat'ın kızı Hatice Sultan için yaptırıldı. Yaklaşık 1890–1900 yılları arasında dönemin saray mimarları Balyan Ailesi tarafından ampir üslupta inşa edilen bu yalı, Hatice Sultan'ın 1901 yılındaki evliliği vesilesiyle kendisine düğün hediyesi olarak verildi. Prenses Hatice Sultan bu köşkte mütevazı fakat seçkin bir hayat sürmeye başlamıştı.
Ne var ki 1900'lerin başlarında Osmanlı saray çevresini sarsan yasak bir aşk skandalı, yalının tarihine de yansımıştır. Sultan Abdülhamid'in kızı Naime Sultan'ın eşi Damad Mehmed Kemaleddin Paşa, komşu yalıda oturan Hatice Sultan ile gizli bir gönül ilişkisi yaşamaya başladı. 1904 yılı başlarında ortaya çıkan bu skandal, hem bir padişah hem de baba olarak ihanete uğrayan II. Abdülhamid'i öfkelendirdi. Abdülhamid, damadı Kemaleddin Paşa'yı tüm askerî unvanlarından men ederek Bursa'ya sürdü; kızı Naime Sultan'ı ise eşinden boşandırdı. Yeğeni Hatice Sultan'ın da yalısından dışarı adım atmasını yasaklayarak onu adeta ev hapsine mahkûm etti. Bu sırada Hatice Sultan'ın ilk eşi Ali Vasıf Paşa da skandalın patlak vermesi üzerine kendisini boşadı ve ortadan kayboldu. Bu dramatik olaylar, bir süreliğine bu görkemli yalıyı genç prenses için altın bir kafese dönüştürdü.
Osmanlı Hanedanı'nın Mart 1924'te ülke dışına sürgün edilmesiyle Hatice Sultan da çok sevdiği yalısını terk etmek zorunda kaldı. Prenses, sürgün yıllarını Lübnan'da geçirdi ve 1938'de Beyrut'ta yoksulluk içinde vefat etti. Sahipsiz kalan Hatice Sultan Yalısı ise Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren kamusal amaçlarla kullanılmaya başlandı. Bir süre Darüleytam (yetimler yurdu) olarak hizmet veren yapı, daha sonra ilkokula dönüştürüldü. 1930'lardan 1970'lere dek ana bina ve bahçesindeki ek yapılarla birlikte Gazi Osman Paşa İlkokulu adı altında semt sakinlerinin eğitim gördüğü bir yer olarak hafızalarda yer etti. 1950'li yıllarda Ortaköy sahil yolunun genişletilmesi çalışmaları sırasında yalının yol tarafındaki bazı müştemilat yapıları yıkıldı; ayrıca bu müdahaleler sonucu yalının deniz tarafındaki bahçesi de daraldı. Onarımlar ve yıllar içindeki bakımsızlık nedeniyle yapı bir hayli yıpranmış, özgün bazı detaylarını yitirmiş bir görünüme bürünmüştü.
Yalının kaderinde önemli bir değişim 1972 yılında gerçekleşti. Bu tarihte Hatice Sultan Yalısı, İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü'ne tahsis edilerek bir spor tesisine dönüştürüldü. Tarihî yapının bahçesine Boğaz'a nazır büyük bir açık yüzme havuzu inşa edilirken, yalı da kulüp binası ve sosyal tesis olarak kullanılmaya başlandı. Her ne kadar bu alışılmadık kullanım, kültürel mirasın asıl amacı dışında değerlendirildiği anlamına gelse de, en azından binanın fiziken ayakta kalmasına katkı sağlamış oldu. Öte yandan eklenen betonarme unsurlar ve yıllar içindeki ihmaller, yalının özgün ihtişamını gölgeledi. 2006 yılına gelindiğinde kulübe tanınan tahsis süresi uzatılmadı; 35 yıl aralıksız faaliyet gösteren kulüp yalıdan çıkarıldı ve yapı bir süre boş kalarak atıl duruma düştü.
2000'li yıllarda Hatice Sultan Yalısı tekrar gündeme geldi. 2009 yılında yapılan bir ihale ile Türk Hava Yolları'nın ikram ve turizm ortağı DO&CO, bakımsız durumdaki Fehime Sultan ve Hatice Sultan yalılarını 40 yıllığına kiraladı. Amaç, her iki harap yalıyı aslına uygun biçimde restore edip lüks bir butik otele dönüştürmekti. Ancak uzun yıllar boyunca mülkiyet hakkı ve bürokratik süreçler konusunda çeşitli anlaşmazlıklar yaşandı. Sonunda Eylül 2022'de İstanbul Valiliği Devir, Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu kararıyla yalıların mülkiyeti İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden alınarak Hazine'ye devredildi. Böylece hukuki engeller aşılırken restorasyon çalışmaları hız kazandı. Nitekim 2024 yılı itibarıyla kapsamlı restorasyonun tamamlandığı ve yan yana konumlanan Hatice Sultan ve Fehime Sultan yalılarının yakın zamanda otel olarak kapılarını açacağı yetkililerce duyurulmuştur. Yüzyılı aşkın bir geçmişi geride bırakan Hatice Sultan Yalısı, böylece macerasında yeni bir bölüme geçerek komşu Fehime Sultan Yalısı ile birlikte İstanbul turizmine kazandırılmak üzere parlak bir geleceğe doğru ilerlemektedir.
Hatice Sultan Yalısı'nın Mimari Özellikleri
Hatice Sultan Yalısı'nın mimarisi, geleneksel Osmanlı Boğaz yalısı üslubunun Avrupa etkileriyle harmanlandığı özgün bir karakter sergiliyor. Yapı, zemin ve birinci kat olmak üzere iki ana kat ile bir çatı katından oluşan geniş dikdörtgen planlı bir köşktür. Sedad Hakkı Eldem'in Türk konut mimarisi tipolojisinde tanımlanan "aynı istikamette iki sofalı plan" düzenine sahip olan yalı, harem ve selamlık olmak üzere simetrik iki bölüm şeklinde tasarlanmıştır. Taşıyıcı strüktürü ahşap karkas olan yapıda, duvarlar bağdadi (ahşap iskelet üzeri sıva) tekniğiyle inşa edilmiştir. Dış cephe kaplamaları da tamamen ahşap malzemedendir ve dönemin ince marangozluk işçiliğini yansıtan zarif dekoratif detaylar barındırmaktadır. Yapının üstünü, kırmızı kiremitlerle kaplı dört yana eğimli kırma çatı örtüyor. Cephelerde ise cumbalı çıkmalar (yapıya cepheden taşan küçük oda balkonları) ve yüksek kemerli pencereler dikkat çekicidir. Kat hizalarını dıştan belli eden sade yatay silmeler ile düz beyaz ahşap yüzeyler bir arada, cephe tasarımında yalın ama görkemli bir dikey vurgu yaratmaktadır. Genel görünüm itibarıyla yalıda Neobarok ve Ampir (Empire) tarzlarının izleri seçilebiliyor; bina dönemin Batı etkilerini Osmanlı estetiği içinde başarılı bir şekilde harmanlamıştır.
Denize bakan cephesinde Hatice Sultan Yalısı'na özgü zarif detaylar vardır. Yalının ön cephesinden Boğaz'ın sularına inen geniş mermer merdivenler, geçmişte deniz yoluyla köşke ulaşanlar için iskele işlevi görüyordu. Sultanın saltanat kayığıyla yanaşmasına imkân veren bu özel rıhtım düzeni, yapının saray mensuplarınca kullanımına uygun bir ayrıcalık sunmaktaydı. Deniz cephesinin ortasında, iki kat yüksekliğinde hafif çıkıntı yapan bir orta bölüm vardır. Bu orta kısımda kat boyunca uzanan üçlü pencere grupları bulunmakta ve en üstte üçgen formlu bir alınlık (pediment) ile taçlandırılmaktadır. Cephedeki bu mimari vurgu, yalının uzaktan bakıldığında adeta küçük bir sarayı andıran ihtişamlı bir siluete kavuşmasını sağlıyor. İç mekân düzenine dair detaylı bilgi sınırlı olsa da, Osmanlı saray geleneğine uygun biçimde harem ve selamlık olarak ayrıldığı ve yüksek tavanlı büyük salonlar ile odalarda zarif ahşap süslemeler bulunduğu tahmin edilmektedir. Geçirdiği restorasyonlar sırasında iç mekânda bazı değişiklikler yaşanmış olsa bile, Hatice Sultan Yalısı bugün hâlâ Osmanlı’nın son dönem mimari estetiğini ve Boğaziçi yalılarının ruhunu başarıyla yansıtan nadide eserlerden biri kabul edilmektedir.
Hatice Sultan Yalısı'nı Yatla Keşfedin
Büyüleyici İstanbul manzarası, en iyi Boğaz sularından seyredildiğinde kendini gösterir. Gün batımında sakin bir rotada ilerleyen özel teknenin güvertesinden Ortaköy kıyılarına baktığınızda Hatice Sultan Yalısı'nın silueti, suyun yüzeyinde adeta bir rüya gibi belirir. Hafif esen rüzgârla dans eden dalga yansımaları arasında, tarihle iç içe bu zarif yalıya uzaktan bakmak insanı geçmişe götürür. Boğaz'ın serin sularıyla şehir ışıklarının ahengi eşliğinde, bu sahneyi bir yat kiralayarak izlemek zamanı durdurmuşsunuz hissi uyandıracak kadar etkileyici bir deneyimdir.
Tarih ve estetiği bir arada yaşamak isteyen gezginler için saatlik yat kiralama, İstanbul Boğazı'nı keşfe çıkmanın en ayrıcalıklı yollarından biridir. Kalabalıktan uzakta, kendi rotanızı özgürce belirleyebildiğiniz özel bir yat turu sayesinde kıyı şeridindeki güzellikleri yakından görme imkânı bulursunuz. Boğaz boyunca sıralanan Osmanlı dönemine ait yalılar, saraylar ve köşkler peş peşe gözünüzün önünden akıp giderken, Hatice Sultan Yalısı da tüm zarafetiyle sizi selamlayacaktır. Bu tarihî yapıyı deniz cephesinden görmek, yalının mimari detaylarını ve ihtişamını karadan görülmeye kıyasla çok daha çarpıcı biçimde ortaya koyar. Bir yat gezisi sırasında sunduğu perspektif, yalının değerini ve güzelliğini yeniden fark etmenizi sağlayacaktır.
Boğaz'ın tadını tam anlamıyla çıkarabilmek ve mutlak bir özgürlük hissiyle hareket edebilmek için bir yat kiralayın ve bu benzersiz deneyimin keyfini yaşayın. Örneğin, Ortaköy'den başlayıp Kuruçeşme'ye doğru uzanan bir rota izlerseniz, kıyıdaki yapıların bambaşka yüzlerine tanık olursunuz. Karadan bakıldığında gizli kalan pek çok ayrıntı, deniz tarafından tüm açıklığıyla görünür hale gelir. Hatice Sultan Yalısı'nın beyaz cepheli görkemi ve hemen yanı başındaki Fehime Sultan Yalısı, suyun üzerinden yan yana yükselerek seyrine doyulmaz bir manzara sunar. İstanbul'un büyüleyici atmosferini iliklerinize kadar hissetmek istiyorsanız, Boğaz üzerinde yat kiralayarak yapacağınız bir gezi unutulmaz anılar biriktirmenize olanak tanıyacaktır. İster özel bir kutlama için olsun, ister sadece keyifli bir gün geçirmek için, kendi yatınızla Boğaz'da gezinti yapmanın sağladığı huzur ve özgürlük duygusu eşsizdir. Tarihî yalıların ve modern şehir silüetinin iç içe geçtiği bu yolculuk sırasında, Hatice Sultan Yalısı gibi değerli mirasları yakından görmek İstanbul seyahatinizin zirve noktalarından biri olacaktır.