İstanbul Boğazı'nın Avrupa yakasında, Yeniköy sahilinde yer alan Sait Halim Paşa Yalısı, kendine has zarafetiyle daha uzaktan görülür görülmez dikkat çeken tarihi bir köşktür.
Neo-klasik mimarisi ve ince detaylarıyla öne çıkan yapı, rıhtımındaki çift aslan heykeli nedeniyle halk arasında "
Aslanlı Yalı" adıyla da bilinir. Boğaz'ın sularından bakıldığında, yalının açık sarımtırak cepheli silueti, zarif sütunları ve geniş pencereleriyle çevresindeki yeşil koruluk fonu önünde adeta parıldar. Bu görkemli yalı, hem mimari estetiği hem de zengin geçmişiyle Boğaziçi'nin en etkileyici yapılarından biri olarak kabul edilir. İlk bakışta bile ziyaretçiye tarih ile ihtişamın iç içe geçtiği özel bir mekâna yaklaştığı hissini verir.
Sait Halim Paşa Yalısı'nın Tarihçesi
Sait Halim Paşa Yalısı her ne kadar adını I. Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı Devleti'nde sadrazamlık (başbakanlık) yapmış olan
Prens Sait Halim Paşa'dan alsa da, köşkün hikâyesi Sait Halim Paşa'dan önce başlıyor. Yalının bilinen ilk sahipleri İstanbul'da köklü bir aile olan
Düzoğulları Ailesi'dir. 19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde yalı harap durumda kalmış ve
Aristarhis Ailesi tarafından yıktırılıp 1860'larda yeniden inşa ettirilmiştir. 1876 yılında Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın torunu Prens Mehmed Abdülhalim Paşa bu mülkü satın almış ve mevcut eski yapının yerine, dönemin ünlü ustalarından Çanakkaleli mimar-kalfa Petraki Adamandidis'e bugünkü halini büyük ölçüde kazandıran yeni bir yalı yaptırmıştır. Yeni inşa edilen bu yalı, önceki yapıya göre denizden biraz geri konumlandırılmış, cephe düzeni ve pencereleri klasik Osmanlı üslubundan farklı, neo-klasik tarza uygun şekilde tasarlanmıştır. Abdülhalim Paşa'nın 1890 yılında vefatı üzerine yalı dokuz çocuğuna miras kaldı. Ardından ailenin en büyük oğlu olan Sait Halim Paşa (1864-1921), 1894'te kardeşlerinin hisselerini tek tek devralarak yalının tam sahibi oldu. O günden itibaren yapı onun ismiyle anılmaya başlandı ve aile mülkü olarak korunabildi.
Sait Halim Paşa Yalısı, Osmanlı tarihinin kritik bir dönemine doğrudan tanıklık etmiştir. Paşa, 1913-1917 yılları arasında Osmanlı Devleti'nin sadrazamı (başbakanı) olarak görev yaparken, devletin çok önemli kararlarını bu yalının salonlarında gerçekleştirdiği toplantılarda şekillendirmiştir. Nitekim Osmanlı İmparatorluğu'nu I. Dünya Savaşı'na sokan gizli Osmanlı-Alman ittifak anlaşması 1914 yılında bizzat bu yalıda imzalanmıştır. Savaş yıllarında Sait Halim Paşa'nın ev sahipliğinde ittihatçı liderlerin gizli buluşmaları, hararetli tartışmalar burada gerçekleşmiş; yalı, imparatorluğun kaderini etkileyen kararların alındığı bir mekan olmuştur. Paşa, 1919'da savaş sonrasında İstanbul'u terk etmek zorunda kalmış ve Roma'da sürgündeyken 1921'de uğradığı bir suikast sonucu hayatını kaybetmiştir. Cenazesi İstanbul'a getirilerek son yolculuğuna yine Yeniköy'deki bu yalısından uğurlanmış, naaşı Sultan II. Mahmud Türbesi haziresine defnedilmiştir.
Sait Halim Paşa'nın ölümünün ardından yalının mülkiyeti bir süre varislerinde kaldıysa da maddi zorluklar nedeniyle yapı farklı kullanımlara sahne oldu. 1920'li yıllarda Osmanlı Bankası tarafından devralınan yalı, bir dönem banka mensuplarının sosyal tesisine dönüştürüldü. 1930'larda mülkiyeti Turizm Bankası'na geçen köşk, 1960'lı yıllarda yalnızca yabancılara açık lüks bir kumarhane (casino) olarak işletildi. Boğaz kıyısındaki bu sakin Osmanlı köşkünün ışıl ışıl bir kumarhaneye dönüşmesi dönemin İstanbul sosyetesinde büyük sansasyon yaratmıştı. 1972'de bu casino dönemi sona erdi ve yalı kamulaştırılarak kapsamlı bir tadilata alındı. 1980'lere gelindiğinde Türkiye Anıt ve Çevre Koruma Vakfı (TAÇ) öncülüğünde büyük bir restorasyon geçiren yapı, 1984'te Başbakanlık Resmi Konuk Evi ilan edilerek devlet tarafından protokol amaçlı kullanılmaya başlandı.
Ne var ki 7 Aralık 1994'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir milletvekilinin dile getirdiği iddialar, yalının talihsiz bir olaylar zincirine gireceğinin habercisi gibiydi: Vekil, yalıdaki değerli tablo ve eşyaların çalındığını ve "Bu durum örtbas edilmek için yakında yalıyı yakacaklar" dedi. Gerçekten de kısa süre sonra, 12 Kasım 1995'te köşkte büyük bir yangın çıktı ve ahşap yapı büyük zarar gördü. Çatıda başlayan bu yangın yalının üst katlarını tamamen küle çevirirken, iç mekandaki nadide antika eşyalar ve sanat eserleri ya yok oldu ya da kullanılamaz hale geldi. 1998 yılında Prof. Dr. Doğan Kuban danışmanlığında başlayan titiz restorasyon süreciyle yalı, 2002'de tamamlanan çalışmalar sonucunda 1890'lardaki orijinal görkemine sadık kalınarak yeniden ayağa kaldırıldı. Restorasyonun ardından Haziran 2004'te yapılan ihale ile yalı, özel bir turizm şirketine 49 yıllığına kiralandı. Böylece 2005'ten itibaren Sait Halim Paşa Yalısı yeniden hayat buldu ve düğün, nişan, mezuniyet balosu gibi görkemli organizasyonlara, pazar kahvaltıları ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapmaya başladı.
Sait Halim Paşa Yalısı'nın Mimari Özellikleri
Sait Halim Paşa Yalısı, 19. yüzyıl Boğaz yalı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Yapı, neo-klasik Avrupa üslubu ile geleneksel Osmanlı yalı planının birleşimini yansıtarak hem görkemli hem de işlevsel bir tasarım sunmaktadır. Yalının denize bakan cephesi geniş, simetrik ve iki katlıdır; köşelerde hafif kulemsi çıkmalarla hareketlendirilmiş, ortasında mermer bir rıhtım ve çift kollu anıtsal merdivenlerle vurgulanmış bir giriş bölümü bulunuyor. Cephenin tamamı boyunca uzanan ve sütunlu revak (galeri) şeklinde tasarlanan veranda, yaz akşamlarında Paşa ve konuklarının Boğaz esintisi eşliğinde oturup manzaranın tadını çıkarmaları için ideal bir mekân işlevi görüyordu. Dış cephe genel hatlarıyla sade bir zarafet sergilerken, yalının iç dekorasyonunda kullanılan yoğun altın yaldızlı nakışlar, oymalar ve motifler sayesinde adeta küçük bir Arap sarayını andıran gösterişli bir atmosfer yaratılmıştır. Duvarlarını süsleyen manzara resimleri dönemin İtalyan ressamları tarafından yapılmış, salonlar Viyana'dan getirtilen avizeler ve Avrupa mobilyalarıyla donatılmış, zemini Hereke halıları ve değerli Osmanlı çinileriyle bezenmiştir.
İç mekânda harem ve selamlık bölümleri geleneksel düzende ayrı olsa da bu bölümler aynı çatı altında ustalıkla birleştirilmiştir. Harem (aile yaşamına ayrılan özel bölüm) ve selamlık (erkek misafirlere ayrılan bölüm) birbirine bitişik konumda olup araları ahşap ve camlı bölmelerle ayrılır. Yalının deniz cephesinde sağ taraf harem dairesi, sol taraf selamlık olarak düzenlenmiştir. Her iki bölümü ortada büyük bir ortak salon birleştirir; bu görkemli ziyafet salonunun tavanlarını Sait Halim Paşa'nın arması ve isminin baş harfi olan "H" motifleri süslemekteydi. Yalının bahçesi de en az yapının kendisi kadar etkileyiciydi: Deniz kıyısından başlayıp teraslar halinde tepedeki koruluğa kadar uzanan geniş bir arazisi vardı. Ne yazık ki 20. yüzyılda kıyı boyunca uzanan boğaz yolunun inşası sırasında yalının arka korulukla bağlantısı kesildi ve bahçesinin büyük bir kısmı günümüze ulaşamadı. Yine de yalının önündeki rıhtım ve iskele, tarihi dokuyu hissettirmeye devam ediyor. Rıhtımın iki yanında nöbet tutar gibi duran mermerden aslan heykelleri, Paşa'nın devlet nezdindeki başarılarının ve kudretinin birer simgesi olarak yerleştirilmiştir. Ayrıca yalının bahçesinde küçük bir zarif köşk (sefaret köşkü) vardır; rivayete göre Sait Halim Paşa özel kayığını bu iskeleye bağlar, Boğaz'a açılacağı zaman bu köşkü dinlenme ve hazırlık amacıyla kullanırdı.
Sait Halim Paşa Yalısı'nın Kültürel ve Sosyal Önemi
Tarih sahnesinde oynadığı rol ve barındırdığı hikâyeler sayesinde Sait Halim Paşa Yalısı, İstanbul'un kültürel mirasında müstesna bir yere sahiptir. Bu yalı, Osmanlı'nın son dönemindeki elit hayat tarzının ve Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki toplumsal dönüşümün adeta aynası gibidir. Bir yandan imparatorluğun son prensleri, sadrazamları ve entelektüellerinin özel yaşamlarına tanıklık eden bu mekan; diğer yandan Cumhuriyet döneminde bir süre toplumun yeni elitleri için eğlence mekanı (kumarhane, gece kulübü gibi) olarak kullanılmıştır. Sait Halim Paşa sadece yüksek bir devlet adamı değil, aynı zamanda bir fikir insanıydı; Osmanlı'nın Batılılaşma döneminde İslam dünyasının durumu ve modernleşme üzerine eserler kaleme almış bir entelektüeldi. Yalısında devrin önde gelen politikacı, yazar ve düşünürlerini ağırlaması boşuna değildir. Dönemin önemli karar toplantılarına ev sahipliği yapan bu köşk, aynı zamanda entelektüel sohbetlerin, diplomatik görüşmelerin gerçekleştiği bir buluşma noktası olmuştur. Sait Halim Paşa'nın trajik sonu da yapının hafızasında yer edinmiştir: Paşa sürgünde iken öldürüldüğünde cenazesinin İstanbul'a getirilip doğrudan bu yalıdan kaldırılması, yalının ailesi ve sevenleri için bir veda mekanı olmasını sağlamıştır.
Cumhuriyet döneminde el değiştirdikten sonra Sait Halim Paşa Yalısı'nın işlevi ve çevresi değişse de toplumdaki önemi azalmamıştır. 1980'lerde resmi konuk evi olarak birçok yabancı devlet adamını ağırlayan yalı, Türkiye'nin uluslararası arenadaki temaslarında sahne olmuştur. Ardından gerçekleşen restorasyonlar sayesinde yapı, Osmanlı zarafetini koruyarak günümüze ulaşmıştır. Günümüzde yalı, tarihi atmosferi içinde düğün ve nişan törenleri, mezuniyet baloları, şirket davetleri gibi özel etkinliklere ev sahipliği yapan prestijli bir mekan olarak hizmet vermektedir. Pazar günleri düzenlenen boğaz manzaralı kahvaltılar, yaz akşamları düzenlenen açık hava konserleri veya sinema geceleri gibi halka açık etkinliklerle de toplumun farklı kesimlerini bir araya getirmekte, geçmiş ile bugün arasında bir köprü görevi görmektedir. Tüm bu yönleriyle Sait Halim Paşa Yalısı, tarihi ve mimari dokusuyla İstanbul Boğazı'nın en önemli kültürel miraslarından biri olmayı sürdürmektedir.
Sait Halim Paşa Yalısı Hakkında Az Bilinenler ve İlginç Detaylar
Her köklü tarihi yapı gibi, Sait Halim Paşa Yalısı da bilinenlerin ötesinde pek çok ilginç anekdot ve detayı içinde barındırıyor. İşte bu göz alıcı yalıya dair az bilinen birkaç gerçek:
Yeşilçam'ın Gözdesi
Sait Halim Paşa Yalısı, 20. yüzyılın ikinci yarısında Türk sinemasının altın çağı olarak bilinen Yeşilçam döneminde birçok filme ev sahipliği yapmıştır. Zarif mekanları ve Boğaz manzarası sayesinde yönetmenlerin gözdesi olan yalı, sayısız sahnede fon olarak kullanıldı ve böylece geniş kitlelerce tanındı.
Aslanlı Yalı'nın Sırrı
Yalının giriş rıhtımını süsleyen iki büyük mermer aslan heykeli, yalnızca estetik birer dekor değil, aynı zamanda Paşa'nın onur nişanları olarak görülüyor. Rivayete göre Sait Halim Paşa, 1913'te Edirne'nin Osmanlı'da kalmasını sağlayan anlaşmadaki başarıları nedeniyle Padişah'tan İmtiyaz Nişanı almış ve yalısının önüne bu başarıyı sembolize etmesi için aslan heykellerini diktirmiştir. Bu sebeple yapı, halk arasında "
Aslanlı Yalı" adıyla anılmaya başlamıştır.
Yangın Kehaneti
1990'larda yaşanan yangın felaketi öncesinde yalıya dair dile getirilen bir kehanet, duyanları şaşırtacak cinstendi. 7 Aralık 1994'te TBMM'de konuşan dönemin bir milletvekili, yalının içindeki değerli tablo ve eşyaların çalındığını iddia ederek "Bu hırsızlığı gizlemek için yakında yalıyı yakacaklar" şeklinde bir uyarıda bulundu. Nitekim tam bir yıl geçmeden, Kasım 1995'te yalıda büyük bir yangın çıkması bu sözleri adeta doğrulamış oldu. Yangın Kehaneti olarak anılan bu olay, yalının tarihinde hüzünlü ve gizemli bir anekdot olarak yerini almıştır.
Felaket Mıknatısı
1995'teki büyük yangından sonra talihsizlikler yalının peşini hemen bırakmadı. 25 Şubat 1999'da ikinci bir yangın daha çıktı ancak bu kez alevler büyümeden söndürülebildi. Deniz trafiğindeki kazalar da yapıyı vurdu: 2003 yılında bir Rus şilebi, 2006'da ise bir kuru yük gemisi kontrolünü kaybedip yalının rıhtımına çarparak maddi hasara yol açtı. Bu olaylar silsilesi, yalıya bir dönem "Felaket mıknatısı" yakıştırması yapılmasına neden oldu. Yine de her seferinde restorasyonlarla yaralarını saran köşk, bugün dimdik ayakta durmaya devam ediyor.
Çıkmayan Dev Tablo
Yalının en göz alıcı iç dekorasyon öğelerinden biri, "
Çölde Av" isimli devasa tablodur. Yaklaşık 7 metre boyunda ve 4 metre enindeki bu görkemli tablo, Mısır çöllerinde bir av sahnesini resmeder ve Türkiye'deki en büyük boyutlu yağlıboya tablolardan biri kabul edilir. Tablonun ilginç yanı, yalının başına gelen onca felaketten her seferinde sağ salim kurtulmuş olmasıdır. 19. yüzyılda Sait Halim Paşa'nın babası Abdülhalim Paşa'nın av dostu olan Fransız ressam Felix-Auguste Clément tarafından yapılan bu eser, aynı zamanda yalının iç dekorasyonunu tasarlayan sanatçının imzasını taşımaktadır. 2004'te yalıdaki diğer eşyalar koruma amacıyla müzelere taşındığında "Çölde Av" tablosu büyüklüğü ve duvarla bütünleşmiş olması nedeniyle yerinden çıkarılamamıştır. Bu dev tablo hâlâ Sait Halim Paşa Yalısı'nın duvarında, tarihine tanıklık etmeye devam etmektedir.
Boğaz'da Masalsı Bir Düğün
Yalı, geçmişte olduğu gibi günümüzde de masalsı anlara sahne olmayı sürdürüyor. 18 Haziran 2005 tarihinde burada gerçekleştirilen gösterişli bir düğün töreninde gelin ve damat, Osmanlı dönemine ait saltanat kayığıyla yalının rıhtımına yanaştılar. Küçük kız çocuklarının melek kostümleriyle eşlik ettiği bu büyüleyici sahne, davetlilerin hafızasına kazındı. Boğaz'ın tarihi atmosferinde gerçekleşen bu tür özel organizasyonlar, yalının büyüsünü modern yaşama taşıyan unutulmaz anılar olarak anılmaktadır.
Sait Halim Paşa Yalısı'nı Yatla Boğaz'dan Keşfedin
Boğaziçi'nin eşsiz güzelliklerini keşfetmenin en etkileyici yollarından biri, tarihi yalıları denizden seyretmektir. Teknenin güvertesinden İstanbul Boğazı'na baktığınızda, Sait Halim Paşa Yalısı gibi görkemli yapılar tüm detaylarıyla karşınıza serilir. Özellikle gün batımında yapılan sakin bir Boğaz turu sırasında, Yeniköy kıyısındaki bu zarif yalıyı denizden izlemek son derece romantik ve unutulmaz bir deneyimdir. Martı sesleri ve hafif dalga sesi eşliğinde tekneniz süzülürken, yalının suya vuran siluetini seyretmek adeta geçmişe yapılan bir yolculuk gibidir. İstanbul'un bu incisini deniz tarafından görmek, şehrin tarihi mirasına farklı bir pencereden bakmanızı sağlar.
Elbette Boğaz'ın bu güzelliğini doyasıya yaşamanın yolu, özgürce hareket edebileceğiniz bir tekne turundan geçiyor. Kalabalık kıyı trafiğinden uzakta, Boğaz'ın ortasında kendi rotanızı çizmek istiyorsanız bir yat kiralamak sizin için ideal olacaktır. Özel bir yat ile yapacağınız gezide, dilediğiniz noktada durup manzaranın tadını çıkarabilir, fotoğraf molaları verebilirsiniz. Yat kiralamak, Boğaz'ın her köşesini keşfetme özgürlüğü sunmakla kalmaz; aynı zamanda Sait Halim Paşa Yalısı gibi tarihi yapıların ihtişamını en yakından ve kesintisiz şekilde deneyimlemenize olanak tanır.
İstanbul'da bir yat kiralayıp Boğaz'ın serin sularında gezinmeye başladığınızda, şehrin silueti ve yalıların manzarası tamamen farklı bir boyut kazanır. Yeniköy açıklarında süzülürken Sait Halim Paşa Yalısı tüm zarafetiyle size "Merhaba" diyecektir. Denizin üzerindeki bu perspektiften, yalının nefes kesici detaylarını, suya yansıyan görüntüsünü ve çevresindeki yeşil dokuyu bir bütün olarak görme şansınız olur. Yat kiralayıp kendi Boğaz turunuzu gerçekleştirmek, hem şehir hayatının koşturmacasından uzaklaşıp huzur bulmanızı sağlar, hem de İstanbul'un tarih dolu kıyılarını keşfederken size benzersiz bir özgürlük hissi verir.
Eğer Boğaz'ın büyüsünü tam anlamıyla yaşamak ve bu tarihi yalıyı tüm görkemiyle görmek istiyorsanız, kesinlikle
yat kiralamalısınız. Özel bir yat turuyla boğazın engin sularında süzülerek Sait Halim Paşa Yalısı'na yaklaştığınızda, kendinizi bir açık hava müzesinde geziyor gibi hissedeceksiniz. Tarihi dokuyu en yakından hissedip, dilediğiniz kadar manzaranın keyfini sürebileceğiniz bir yat gezisi sayesinde Boğaz'da gerçekten güzel bir gün geçirebilirsiniz. Üstelik bu deneyim tamamen size özel olacağı için, rotanızı ve temponuzu istediğiniz gibi belirleyerek İstanbul'un tadını çıkarabilirsiniz.
Özel bir yat kiralamayla elde edeceğiniz esneklik sayesinde Boğaz keşfinizi kendi isteklerinize göre planlayabilirsiniz. İsterseniz yalının önünde bir süre demirleyip bol bol fotoğraf çekin, isterseniz sevdiklerinizle bu eşsiz manzarayı arkanıza alıp teknede keyifli bir kutlama yapın. Özel bir yat turu sırasında dilerseniz kaptandan kısa bir mola vermesini rica ederek Sait Halim Paşa Yalısı'nın önünde durabilir, yalının detaylarını yakından inceleyip o anın tadını çıkarabilirsiniz. Boğaz'ın masmavi sularında ilerlerken tarihi bir yalıyı tüm görkemiyle karşınızda görmek, size İstanbul'da yaşayabileceğiniz en unutulmaz özel anlardan birini yaşatacaktır. Kısacası, Boğaz'da kendi masalınızı yazmak ve İstanbul'un bu benzersiz tarihî güzelliğini doyasıya hissetmek için özel bir yat turu biçilmiş kaftandır.