Zeki Paşa Yalısı

Zeki Paşa Yalısı

İstanbul Boğazı kıyısında Rumeli Hisarı semtindeki kayalık bir burun üzerinde yükselen Zeki Paşa Yalısı, ilk bakışta masalsı bir şatoyu andıran ihtişamıyla dikkat çekmektedir.
Bu tarihi yalı (Boğaz kenarındaki geleneksel köşk), sıra dışı mimarisi ve görkemli duruşuyla Boğaz'daki diğer yalılardan hemen ayrışarak herkesin ilgisini çeken bir simgedir. Yalının konumu, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün hemen yanında, Boğaz'ın en dar noktalarından birinde yer alır; bu da ona hem stratejik hem de görsel bir önem kazandırır. Özellikle deniz tarafından bakıldığında, devasa bahçesi ve kulemsi yapısıyla Boğaziçi sahil şeridinin "Göz alıcı incilerinden" biri olduğunu hissettirir. Hem yerli hem de yabancı ziyaretçiler için Zeki Paşa Yalısı, İstanbul'un geçmişine ve Boğaz'ın büyüleyici manzarasına tanıklık eden etkileyici bir durak konumundadır.

Zeki Paşa Yalısı'nın Tarihçesi

Zeki Paşa Yalısı, Sultan II. Abdülhamid döneminin ileri gelen askerî erkânından Tophane Müşiri (Mareşal) Mustafa Zeki Paşa'nın isteği üzerine 19. yüzyılın sonlarında inşa edilmiştir. Dönemin ünlü mimarı Fransız asıllı Alexandre Vallaury tarafından barok üslupta tasarlanan yapının inşasının 1890'ların sonlarında başladığı ve 1900'lerin başında tamamlandığı bilinir. Zeki Paşa, uzun yıllar Osmanlı ordusunda önemli görevler üstlenmiş ve II. Abdülhamid'in en güvendiği paşalarından biri olarak büyük bir servet ile nüfuz kazanmıştı. Bu yalının yapımı da Padişah'ın himayesi ve maddi desteğiyle "Sadakatinin bir ödülü" olarak gerçekleşmiş; hatta Zeki Paşa 1899 yılında inşaat masrafları için bizzat Abdülhamid'e mektup yazarak yardım talep etmiştir.

Yalının ilk sahibi Zeki Paşa, 1908'de II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle gözden düşüp görevden alındı ve sürgüne gönderildi. Ancak ömrünün son döneminde affedilerek İstanbul'a döndü ve 1914 yılında bu çok sevdiği yalısında hayata veda etti. Zeki Paşa'nın vefatının ardından yalı kısa süre boş kalmadı; son Osmanlı padişahı VI. Mehmed (Vahdettin)'in kızı Sabiha Sultan ve eşi Şehzade Ömer Faruk Efendi yapıyı satın alarak ailece bir müddet burada ikamet ettiler. Ne var ki 1924'te Osmanlı hanedanının sürgüne gönderilmesiyle Sabiha Sultan ve ailesi İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalınca yalı yeniden el değiştirdi. Cumhuriyet'in ilerleyen yıllarında Zeki Paşa Yalısı sivil mülk olarak kaldı ve sonunda İstanbul'un saygın ailelerinden Baştımar Ailesi'nin mülkiyetine geçti. 1980'lerden itibaren birkaç kez satışa çıkarılan bu görkemli yalıya istenen yüksek bedel nedeniyle uzun süre alıcı bulunamadı; örneğin 2019 yılında yaklaşık 550 milyon TL (o dönem yaklaşık 125 milyon $) bedelle satışa listelendiğinde "Türkiye’nin en pahalı evi" unvanıyla gazete manşetlerine konu olmuştur. Günümüzde de Zeki Paşa Yalısı özel mülk statüsünde olup yalnızca dışarıdan tüm ihtişamını sergilemeye devam etmektedir.

Zeki Paşa Yalısı

Zeki Paşa Yalısı'nın Mimari Özellikleri

Zeki Paşa Yalısı'nın mimarisi, klasik Osmanlı yalılarından belirgin biçimde farklı olup kendine özgü bir ihtişam sergiler. Yalı, Boğaziçi kıyısındaki çoğu tarihi yalıdan farklı olarak tamamen kâgir (taş) malzemeyle inşa edilmiştir; döneminde alışılagelen ahşap karkas yerine "Karbon tozu katkılı tuğla bloklar" ve sağlam harç kullanılarak yükseltilen bu yapı, adeta kalın taş duvarlı bir şato görünümü vermektedir. Beş katlı yalının cephelerinde Avrupa etkisini yansıtan plaster kalıplı süslemeler, kat kat sıralanan balkonlar ve beyaz sütunlu geniş teraslar dikkat çekmektedir. Çatısında, dışarıdan fark edilmeyen bir seyir köşkü (gözlem odası) gizlenmiştir ve bunu çevreleyen neoklasik üsluptaki korkuluklar yapıya ayrı bir zarafet katmıştır. Ayrıca batı cephesinin iki köşesine, geleneksel Osmanlı sivil mimarisini hatırlatan cumbalı ahşap çıkmalar ve geniş saçaklı küçük sundurmalar eklenmiştir; Vallaury, bu ince detaylarla geleneksel sahilhane üslubunu Avrupa konak stiliyle harmanlamıştır.

Yalının toplam kapalı kullanım alanı yaklaşık 2.500 metrekareyi bulur ve iç mekân planı dönemin konfor anlayışına uygun biçimde düzenlenmiştir. Her katta büyük bir orta sofa (hol) etrafında yüksek tavanlı odalar sıralanır; toplamda 23 oda ve 5 salon bulunan yapıda tavan yükseklikleri katlara göre 3 ila 4,7 metre arasında değişir. İnşa edildiği dönemde iç dekorasyonu son derece görkemli olan yalının mermer şömineler, oyma ahşap paneller ve altın varaklı tavan süslemeleriyle donatıldığı anlatılır. Özellikle denize nazır ana salonunun dev pencereleri, Boğaz manzarasını adeta içeriye davet ederken burada verilen davetlerin İstanbul cemiyet hayatında ün saldığı rivayet edilir. Dış cephede ise yalının 110 metre uzunluğundaki rıhtımı ve yüksek bahçe duvarları, yapının sahil şatosu görünümünü tamamlar niteliktedir. Yalı arazisi içinde 4.000 metrekareyi aşkın genişlikte bir koru-bahçe bulunur; geçmişte bu bahçede hizmetkâr lojmanları ve çeşitli müştemilat yapılarının yer aldığı bilinmektedir.

Zeki Paşa Yalısı'nın Kültürel ve Sosyal Önemi

Tarih boyunca Zeki Paşa Yalısı, Osmanlı dönemi seçkinlerinden Cumhuriyet devri varlıklı ailelerine kadar farklı kesimlerin hayatında iz bırakmıştır. Osmanlı'nın son yıllarında böylesine görkemli bir yalıya sahip olmak, Zeki Paşa'nın toplumsal statüsünün bir göstergesi sayılabilir; Boğaz kıyısındaki bu tür saray yavrusu konutlar, imparatorluğun aristokratik yaşam tarzını yansıtan birer prestij sembolüydü. Nitekim Zeki Paşa Yalısı da 1910'lu yıllarda kısa bir süreliğine Osmanlı hanedan mensuplarından Sabiha Sultan ve ailesinin ikametgâhı olarak kullanılarak tarihe tanıklık etmiştir. Bu yönüyle yapı, monarşiden cumhuriyete geçiş sürecinde İstanbul'da değişen yaşam biçimlerinin somut bir nişanesi gibidir.

Cumhuriyet döneminde özel mülk olarak varlığını sürdüren Zeki Paşa Yalısı, zaman içinde İstanbul'un kent kültüründe "Boğaz’daki hayalet yalı" gibi efsanelere dahi konu olmuştur. Uzun süre boş kaldığı dönemlerde çevrede "Perili Yalı" (perili köşk) olarak anılması, halkın gözünde bu görkemli yapıyı daha da gizemli hale getirmiştir. 20. yüzyıl ortalarından itibaren yalı, İstanbul sosyetesinin dillere destan davetlerine ev sahipliği yapmış, hatta bir dönem ünlü bir ressam tarafından atölye olarak kullanıldığı bile söylenir. Günümüzde ise Zeki Paşa Yalısı'na dışarıdan bakanlar, onun sadece bir zenginlik simgesi değil, aynı zamanda korunması gereken bir kültür mirası olduğunu vurgulamaktadır. Medyada sık sık yer alan haberler ve belgeseller bu yapıya olan merakı canlı tutmakta; hatta yalının kamuya kazandırılması yönündeki tartışmalar zaman zaman gündeme gelerek toplumda tarihî eserlere sahip çıkma bilincini pekiştirmektedir.

Zeki Paşa Yalısı Hakkında Az Bilinenler ve İlginç Detaylar

Boğaz’ın bu nadide yalısı hakkında, pek fazla kişinin duymadığı ilginç bilgiler ve efsaneler de bulunuyor:

Sıradışı Malzeme ve Teknik
Çoğu Osmanlı yalısı gibi ahşap yerine taş görünümlü tuğla bloklarla inşa edilen Zeki Paşa Yalısı, bu yönüyle Boğaziçi'nde nadir bir örnektir. Depreme dayanıklılık sağlamak amacıyla kullanılan özel tuğla ve harç tekniği sayesinde 130 yılı aşkın süredir ayakta kalan yapı, 19. yüzyılda inşa edildiğinde "Alışılmadık ve şaşırtıcı" bulunmuştur.

Rekor Değerli Bir Mülk
Zeki Paşa Yalısı defalarca satışa çıkarılmış ve her seferinde yüksek fiyatıyla gündem olmuştur. 2019'da 550 milyon TL (o dönem $100+ milyon) istenen satış bedeliyle "Dünyanın en pahalı 10 evi" arasında gösterilen yalıya alıcı çıkmamıştır. Günümüzde değeri yaklaşık 120 milyon Avro civarında tahmin edilen bu yalı, İstanbul'un en pahalı gayrimenkullerinden biri olma unvanını korumaktadır.

Hanedan ve Siyaset Bağlantıları
Yalının ilk dönem konukları arasında Osmanlı hanedanından ve dönemin siyaset çevrelerinden isimler vardı. Mustafa Zeki Paşa'nın damadı olan gazeteci Ali Kemal (İngiltere eski başbakanı Boris Johnson'ın dedesi), bu yalıda bir süre konaklamıştır. Zeki Paşa'nın ölümünden sonra yalıyı satın alan Osmanlı prensesi Sabiha Sultan ve eşi Ömer Faruk Efendi de bir süre burada yaşamış; çiftin güzelliğiyle ünlü kızları Neslişah Sultan 1924'teki hanedan sürgününe dek burada büyümüştür.

Gizli Tünel Efsanesi
Rivayete göre yalının bahçesinde, yakınlardaki Rumeli Hisarı'na çıktığı söylenen gizli bir yeraltı tünelinin girişi bulunmaktadır. Zeki Paşa'nın olası bir tehlike anında hisara kolayca geçebilmesi için yaptırdığı iddia edilen bu tünel, hiçbir zaman kanıtlanmamış olsa da kulaktan kulağa yayılarak yapının gizemini artırmıştır.

Perili Yalı Söylentileri
Uzun süre boş kalan Zeki Paşa Yalısı ile ilgili bir diğer efsane, gece vakti boş salonlardan gelen piyano sesi iddialarıdır. Semt sakinlerinin bazıları yıllar içinde yalıdan müziğe benzer sesler duyduklarını öne sürmüş, bu da "Yalıda periler dolaşıyor" söylentilerini pekiştirmiştir. Elbette bu tür hikâyeler gerçekliğini kanıtlamasa da, yapının heybetli ama ıssız duruşunun insan hayal gücünü tetiklediği söylenebilir.

Sanat ve İlham Kaynağı
1980'li yıllarda bir süre ünlü bir ressamın Zeki Paşa Yalısı'nı atölye olarak kullandığı anlatılır. Boğaz manzarasına karşı çalışmanın büyüsüne kapılan bu ressam, eserlerini yaratırken yalının tarihi atmosferinden ilham aldığını dile getirmiştir. Günümüzde de fotoğrafçılar ve tarih meraklıları, Boğaz turları sırasında yalının benzersiz siluetini karelemek üzere özellikle bu noktaya ilgi göstermektedir.

Zeki Paşa Yalısı'nı Yatla Boğaz'dan Keşfedin

Boğaz sularında yapacağınız özel yat turu sırasında Zeki Paşa Yalısı'nı denizden görmek, insana bambaşka bir perspektif sunar. Sakin bir akşamüstü teknenin güvertesinden Boğaz'ın serin esintisini hissederken bu görkemli yalıyı tüm ihtişamıyla karşınızda hayal edin: yüksek duvarlarının üzerini sarmış yeşil sarmaşıklar, kat kat balkonları ve şato kulesini andıran çıkmaları gün batımının kızıllığıyla parıldıyor. Tekne gezisi rotanız Rumeli Hisarı kıyısına vardığında, asırlık geçmişe sahip bu yapının denize vuran siluetinin büyüsüne kapılmamak elde değil. Adeta zamanda bir yolculuğa çıkmışçasına, İstanbul'un hikâyelerle dolu tarihine tanıklık ettiğinizi hissedeceksiniz.

Elbette Boğaz'ın bu benzersiz manzarasını doyasıya yaşamak için bir yat kiralamak harika bir fikirdir. Kendi rotanızı belirleyip kalabalıklardan uzakta, sadece sevdiklerinizle Boğaz'ın tadını çıkarırken Zeki Paşa Yalısı gibi güzellikleri yakından görme şansınız olur. Profesyonel kaptanlar eşliğinde gerçekleştirilen bu özel turda ister gündüz güneşli havada yalının detaylarını inceleyin, ister akşam ışıklar içinde siluetinin suya yansımasını izleyin.. Her durumda unutulmaz bir deneyim yaşayacaksınız.

Bir yat kiralayıp Rumeli Hisarı açıklarına doğru yol aldığınızda İstanbul Boğazı'nın kültürel mirası adeta önünüzde sıralanır. Tarihî hisarın hemen yanı başındaki Zeki Paşa Yalısı'nı denizden seyretmek, karadan göremeyeceğiniz açılardan bu yapıyı keşfetmenizi sağlar. Yatınızın güvertesinden fotoğraf makinelerinizi hazırlayın; yalının şato görünümlü cephesini ve ihtişamlı duruşunu ölümsüzleştirmek için bundan daha uygun bir an olamaz. Boğaz turunuzun bu özel durağında, dalgaların ritmi ve martı sesleri eşliğinde tarihle iç içe olmanın keyfini süreceksiniz.

Eğer sevdiklerinizle güzel bir gün geçirmek veya özel bir anınızı kutlamak istiyorsanız Boğaz'da yat gezintisi ideal bir seçim olacaktır. Bu deneyimi daha da anlamlı kılmak adına, tam da Zeki Paşa Yalısı'nın önünden geçerken dilek tutabilir veya anılarınızı ölümsüzleştirecek fotoğraflar çekebilirsiniz. İstanbul'un kalabalığından uzakta, Boğaz'ın ortasında bu tarihî yalıya karşı yat kiralamalısınız ki şehrin sunduğu en büyülü manzaralardan birini ayrıcalıklı bir şekilde deneyimleyebilesiniz. İster özel gün kutlaması ister turist olarak özel bir keşif planı olsun, böylesi bir Boğaz turu hayatınız boyunca unutamayacağınız bir anı bırakacaktır.

Son olarak yat kiralamayla elde edeceğiniz özgürlük sayesinde Boğaz'ın tüm güzelliklerini kendi temponuza göre keşfedebilirsiniz. Zeki Paşa Yalısı gibi tarihî yapıların önünde dilediğinizce durup manzarayı içinize çekebilir, ardından rotanızı Boğaz'ın diğer incilerine çevirebilirsiniz. Hiçbir vapur tarifesine veya kalabalık tura bağlı kalmadan, tamamen size ait bir teknede Boğaz'ın keyfini sürmek İstanbul seyahatinizin en özel anlarından biri olacak. Üstelik yat turunuz sırasında içeceğinizi yudumlayıp bu görkemli yalıya karşı dururken hem geçmişin ihtişamını hem de anın huzurunu aynı anda hissedeceksiniz.